Bir susmayı bakışlarda seslendiren,
Hüzünlü yangınsal aşka döndüren nedir.
Beklemeyi özlemlere süsleyen,
Yalnızlığın kara-ışığını söndüren nedir.
Duyanı ısıtan, kulağını kestiren, güneşe baktıran,
Korkusuzluk denizlerinde yüzdüren nedir.
Saraylarda çılgın eden, kentlerde tek bırakan,
Direklere astırıp üzdüren nedir.
Ne varsa yeryüzünde, ne yoksa
Onunla paylaştıran, böldüren nedir.
Her şeyi, ama her şeyi olağan dışında,
Örneğin bir gülü yeşil gördüren nedir.
Gözlere ışıltılı anlamlar bağlayan.
Yaşamı ölüme güldüren nedir.
Kalabalıklar, kalabalıklar içinden
Kişiyi yüceye sürdüren nedir.
Parça-parça büyümüş bir çocukluğu
Olgunluk aşamalarında yaşatırca öldüren nedir
“Zaten hepimiz kendimizi sorduğu- muz sorulara göre belirleriz. Tercihlerimiz sorularımızdan gelir... “Nasıl?” sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir. Bilimle, sanatla, dünyayı “Dünya” yapan her branşla ilgilenirler. Siyasetçiler buradan çıkar. Çünkü kendilerinden öncekilerin nasıl yaptıklarıyla ilgilenip meşgul
"Kendimize şu soruları sormamız gerekir:
Ömrümün bundan sonraki on yılını nasıl yaşayacağım?
İstediğim yarın yaratabilmek için, bugün nasıl yaşamalıyım?
Bundan böyle ben neyi temsil edeceğim?"