Kemal Sayar okumak insanın hissettiği ve zihninden geçirdiği düşüncelerin yansıması gibi. Sanırım ilk kez Muhit'te merhamet yazısını okumuştum. Bu kitabı, bana diğer kitaplarına göre teknik terimler açısından ağır geldi. Son kitapları kesinlikle her yaş ve kesime hitap ederken bu kitabı ince tahliller gerektiriyor fikrimce. Belki de bu kitabın okudğum diğer kitaplarına göre daha eski olması, ve Kemal Sayar'ın zamanla anlatımını sadeleştirmesindendir. Kitap esasta tasavvufun psikoloji ile kesişmesini konu almış ve yazar kendini de sorguladığı soruları yanıtlamış :
"Bir sûfi piri, bir keresinde şakirtlerinden kendisiyle seyr-i sülûka geçmeden önce ne gibi bir benlik davaları olduģunu söylemelerıni istedi.
Birincisi:"Ben kendimi dünyanın enyakışıklı erkeği sanıyordum dedi.”
İkincisi:"Ben dindar olduğum için seçilmıslerden olduğuma inanıyordum."
Üçüncüsü:"Ben öğretebildiğimi sanıyordum."
Ve Dördüncüsü de: Benim benlik davam bunların hepsinden daha büyüktü, ben de öğrenebildiğime inanıyordum” dedi.
Pir, ‘en büyük benlik davasının, dördüncüsünün söylediği' olduğuna işaret etti."
Kemal Sayar'da dördüncü benlik davasıyla mücadele ettiğini yazmış. İnsan bu kadar profesyonel kalemlerin de böyle mücadelelerden geçtiğini görünce umutlanıyor.
Fena'nın mevcut benliği parçalama ve Beka'nın yeniden bütünleşme olduğunu yazmış ki, bu kısım okuduğu
m sürece esas üstüne düşündüğüm konu oldu. "Fena için BEN, BENİM, BANA demeyi terk et." Gün içinde bu kelimeleri ne sıklıkla kullandığımı hesap etmeye başladım. Sanırım okumanın tefekkürü de bu...