Çocuk gözünden bakıldığında, biz büyükler ne kadar tuhaf ve hayal gücünden yoksun insanlarız. Bir zamanlar biz de çocuktuk oysa... Nasıl kaybediyoruz düş gücümüzü? Nasıl kayboluyoruz ne aradığımızı bilmeden koştururken?
Küçük Prens, bana göre yediden yetmiş yediye herkesin okuyabileceği ve okuması gereken bir eser. Çocukken kitabı okuduğumda yetişkinlerin dünyasını anlamanın mümkün olmadığını anlamıştım, şimdi ise yetişkin gözüyle okudum ve tam olarak o yetişkinlerden biri olduğumu fark etmek ne acı. Hayatı kazanmaya çalışırken nasıl kaçırdığımızı vurgulayan bazı satırları yazmak istiyorum:
"Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler."
"İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar."
"Acele ediyorlar, neden acaba?"
"Makiniste sorsan o da bilmez."
"Bulundukları yerden memnun kalmamışlar heralde."
"Kimse yerinden memnun değildir."
"Tıpkı büyükler gibi konuşuyorsun.
Her şeyi birbirine karıştırıyorsun, karmakarışık ediyorsun.
Bir gezegen görmüştüm, kırmızı suratlı biri yaşıyordu orada. Bir kerecik olsun çiçek koklamamış, hiç yıldız görmemiş, hiç kimseyi sevmemiş. Sayıları toplamaktan başka bir şey yapmamış hayatında."
Hayatı kaçırmadan yaşayabildiğimiz günler diliyorum. Keyifli okumalar.