Mektup­ larda "Çocukların hali vaziyeti nasıl?" diye sorulan sorula­rı okuyanlarsa iç çekip bana bakıyordu. Oysa çoktan unut­muştum annemi. Ama yine de her çocuğun bakışlarının mazlumluğundan, derinliğinden olsa gerek, kabuklu göz kapaklarımın altındaki fıldır gözlerimin bir an mahzunlaştı­ğını görenler, bunu anne özlemine ve yetimliğe
Seviyorum yurdumu, fakat tuhaf bir aşkla! Mantığım yenemiyor bu sevgiyi. Ne şan, satın alınmış kanla, Ne kibirli bir güvenin erinci Karanlık eskinin gizemli söylenceleri ne de Sevinçli imgeler uyandırmıyor bende. -Kendim de bilmem niçin- fakat seviyorum ben Soğuk suskunluğunu yurdumun bozkırlarının, Sınırsız dalgalanışını yurdumun ormanlarının Ve taşmalarını nehirlerin, denizlere benzeyen. Tutkunum sarsılmaya köy yollarında bir yaylıda Ve usul bir bakışla delerek gölgesini gecenin, İçimde bir han özlemi, rastlamaya şurda burda Titreyen ışıklarına kederli köylerin.
Sayfa 49 - AnayurtKitabı okudu
Reklam
Şehirli bir çocuğun köy sofrasına özlemi gibi sevdim seni, neyse…
Sayfa 132 - Yakamoz YayınlarıKitabı okudu
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: İnsanı rekabete ve çatışmaya çağırıyor. Kadim şehir insanı ne kadar esenliğe çağırıyorduysa modern şehir zaten merkezine finans merkezlerini, bankaları, yarışmacı kurumları koyarak sizi de hızlanmaya, telaşa, koşturmaya ve hayatın özünde saklı olan çok değerli şeyleri görmemeye, özü kaybetmeye itiyor. Sonra ne oluyor, özde olmayan sözde olup işportaya düşüyor. Özde aşk yok, herkes aşktan bahsediyor. Bakıyorsunuz, iyilik güzellik kayıplara karışmış, herkes iyilik timsali, iyilikten dem vuruyor. Her yer köy kahvaltısı veriyor. Otantikliğe, içimizdeki anayurda, ana rahminin tekinliğine dönüş özlemi var. Hepimiz pazar sabahları köy kahvaltısı arıyoruz. Modern şehirde sahicilik kaybediliyor.
Küçük köy aşağılarda zar zor görünüyordu oradan. Güneş ışıl ışıl, gökyüzü masmavidir, her yanda korkunç bir sessizlik vardır... İşte öyle anlarda bir yerlerin özlemi çökerdi içime ve dümdüz gidecek olursam, uzun süre yürürsem, ta gökyüzüyle yerin birleştiği yere kadar gidersem yaşamın gizemini orada bulacağımı, bir anda bizimkinden bin kez daha güçlü, gürültülü, yepyeni bir yaşamla tanışacağımı düşünür, orada içinde saraylarıyla, gürültüsüyle, kalabalığıyla, canlı yaşamıyla Napoli gibi büyük bir kent hayal ederdim...
onu gördüğümde nerede olursam olayım, bir yurt özlemi duyuyorum. çocukluğumun Ağustos güneşleri altındaki, harman yerlerinden toprak sıvalı, toprak tabanlı evlerin artık kaybolmuş serinliğine dayanılmaz bir arzu duyuyorum. Çobanoğlu, unutulmuş eski bir rüyayı uyandırıyor içimde. yeni sürülmüş bir tarla, toprak kokusu, iki yanı ulu kavaklar dizili bir köy yolu, tarla dönüşü bir öküz arabasının üstünde yorgun yakılan bir cigara...bana "Bırak sinemayı, köyüne dön" diyor sanki. sanki yarın kendisi de dönebilecek. bu akşam evi toplaması gerekiyor.
Sayfa 17
Reklam
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.