RÜŞVET VE YOLSUZLUĞUN KAYNAĞI
Rüşvet ve yolsuzluk, yarı-sömürge yarı feodal bir toplumun ay- rılmaz bir parçasıdır. Bürokrasi; yabancı ve feodal menfaatlerin ge- niş halk kitlelerini sömürmesini kolaylaştıran bir araçtır. Bürokrat kapitalistler, komprador ve toprak ağası sömürüsündeki kârlardan pay alırlar. Bu onların ödülüdür. "Liberal demokrasi" ya da "serbest
Sayfa 160Kitabı okudu
... ama aslında sevginin baktığın şeyle hiçbir ilgisi olmayıp tamamen ona kimin baktığıyla ilgisi olduğunu kendi gözleriyle görsün diye...
Reklam
Washington Diplomats'a geçtiğimde her deplasman maçından önce engelli çocuklarla antrenman yapmam gerekeceği söylenmişti. Başta çok zor geldi. Birkaç ay sonra hiçbir işe yaramadığı için bırakmak istediğimi söyledim. Topu, vurmalarını istediğim yönün tersine atıp duruyordu çocuklar. Organizatörlere bunu söylediğimde antrenmanlarımızdan
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bu kadar iyi kimse anlatamaz
Bazen bütün insanların boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günler oluyor ki, çevremde küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi yiyeceğinin doyurduğu mu tükenir. Kafamda hiçbir şeyle değişmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana onu yazarak daha güçlü görünen fikirleri birbirleriyle kovalıyor. Ama sonra herhangi bir çevremde bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyler teker teker uzun uzun anlatacak birini. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Oysa ara sıra karşılaşıyorum ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musun?
“Dünyanın bir yapboz olduğunu ve sizin oraya aykırı bir parça olduğunuzu düşünsenize! Hayatta kalmanız için tek çare kendinizi sakatlamak, köşelerinizi törpüleyip zımparalayarak kendinizi oraya yerleşebilecek şekle sokmak olsaydı? Bunun yerine yapbozu değiştirmeyi neden başaramadık?”
Sayfa 470
Reklam
Bütün bunlardan sonra başlıca sebep, kahraman şehidin cahiliyyetle (cahiliyet, İslâm aleyhtarlığıdır.)(¹) mütarekeyi ve pazarlık yapmayı kabul etmiyen takriri ve islâm propagandacılarının, İslâm düşmanlarının entrikalarına karşı daima müteyakkız bulunmaları gerektiğine dair devamlı tekrarlamalarıdır. «İslâm düşmanları, cahiliyetin seyrini İslama
Sayfa 54 - 55, 56, 57 Cağaloğlu Yayınevi
Başta her şey bana çirkin, yani manen çirkin ve iğrenç göründü. Masaların etrafını çevirmiş onlarca, hatta yüzlerce hırs ve kaygı dolu yüzden hiç bahsetmeyeceğim. Kısa sürede mümkün olduğunca çok para kazanma isteğini iğrenç bulmuyorum kesinlikle; "ne de olsa küçük bir miktarla oynadıklarını söyleyenlere, hırsın küçüklüğünü gösterdiği için bunun daha kötü olduğu cevabını veren iyice semirmiş, hâli vakti yerinde ahlakçının düşüncesi de bana hep aptalca gelmiştir. Hırsın küçüklüğü ya da büyüklüğü önemli sanki. İzafi bir mesele bu. Rothschild için küçük olan miktar, bana göre muazzam bir servettir; kâr ve kazanma meselesine gelince, insanlar sadece rulette değil her şeyde sürekli kâr ediyor, birbirlerine karşı bir şeyler kazanıyor zaten.
Kendiniz için söyleyin....
Longfellow'un1 bir masalını söylüyorlar. Bu ne kadar acayip bir masal. Sahne Amerika'nın ilk muazzam vahşeti. İşte Sakarya vadisinin, işlenmemiş sarı beyananları, siyah dağlıkları gibi bir yer. İlk gidenlerden sarı kağıt yığınları arasında yaşayan mahçup bir genç bir katip var. Onun mebih vücutlu, kalbi altından, kolları çelikten silah ve kuvvet adamı olan kocaman bir dostu var. Ne nefis, ne muazzam bir insan. İkiside aynı güzel kadını seviyorlar. Fakat mutlak o diyarda kadınlar silah ve tabiat adamını severler. Belki de her yerde öyledir. Bunu küçük katip biliyor ve güzel kadının yanında bir kedi kadar bile sesini çıkaramıyor. Bir taraftan kavi kudretli dostu da yavaş yavaş hüküm ve nüfuzuna aldığı vahşi tabiattan fazla, kadının güzel gözlerinden korkuyor. O da sevgilinin yanında dilsiz ve korkaktır. Dostuna, kağıtlar arasında oturan çelimsiz gence diyor ki:"Sen git aşkımı sevgiliye söyle, sen kitaplar ve kağıtların dilinden anlıyorsun, yanık şeyler söyle beni istesin." Ve genç, benim gibi daire ve kağıt adamı, sevgiliye gidiyor. Bir yanardağ gibi feveran ediyor. Tıpkı benim başak dallarına söylediğim gibi, mukavemet edilmez bir kalp hikayesi anlatıyor. Güzel kadın güzel gözlerinde müphem gözleriyle onun ta kalbine bakıyor:"Kendin için söyle," diyor. Ben ne hain, ne kötü adamım...Bunu orada hatırlıyorum. Ayşe çadırın loş kapısından bana, "Kendin için söyle Peyami" diyecek gibi geliyor. 1.Henry Wandsworth Longfellow (1807-1882) Amerikalı şair (Y.N)
Sayfa 190 - Can YayınlarıKitabı okudu
Şimdinin inkisar-ı hayali..
Sizi gördüğüm günden beri, hayali hakikat yapan cazip ve yaşayan şahsiyetinizle meşbu olduğum günden beri ne muazzam şeyler düşündüm! Küçük eliniz elimde, yüz yüze gelmekten korkmayacağım, ne korkunç manialara muhayyilem güldü durdu. Evet deyiniz; evet deyiniz. Hem diyeceksiniz. Çünkü sizi, bu parlak ve nihayetsiz efkârınızla ben yaratmış kadar benimsedim.
714 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.