Spinoza
Ona göre, "süre varoluşun belirlenmemiş (indéfini) bir sürekliliğidir." Burada süreye, varoluşun belirlenmemiş sürekliliği denmesinin nedeni, onun varoluşun doğasını belirlemede etkin olmamasıdır. Öte yandan, bir şeyin var olma zorunluluğunu kuran, onun etken nedenle birlikte olmasının gerekmeyişi de süreyi belirlenmemiş olarak nitelemeyeneden olmaktadır. Esasında sürenin bu şekilde izah edilmesi, devinim ve hareketin ruhtan bağımsız olarak gerçekleşebileceğini kabul etmeyi ima eder. Dolayısıyla da zamana, tıpkı devinimin bu şekilde bağımsız olarak telakki edilmesi gibi, bir tür varolan gözüyle bakılmaktadır. Bu durumda zaman, sadece devinimin sayısından başka bir şey değildir. Ancak zaman olmadan da devinimin olabileceği söy-çlendiğinde, zamana varoluşun belirlenmemiş sürekliliği demek yerinde bir tanımlama olacaktır. Zira devinim ve zaman birbirinden bağımsız olamasa, ona varoluşun belirlenmiş süresi diyebiliriz. Böyle olsa, zamanın da uzam ve düşünce gibi Tanrı'nın bir sıfatı olması gerekirdi. Ruhtan ve düşünceden bağımsız devinim, zamandan da bağımsızdır. Doğal olarak süre, varoluşun belirlenmemiş sürekliliği olmak durumundadır. Sonuç olarak, 'düşünce ve uzam' sayesinde dünyanın var olduğu söylenirken, zaman için aynı gereklilikten bahsetmek zordur.
183 syf.
10/10 puan verdi
İplik ve dokumayla başlayıp, gemi yapımı, ecza (spazmolitik/analjezik/antitussif) olarak serüvenine devam eden 'keder otu', 'ruhu çalan hırsız' (beng/berc/esrar/kınnab/haşiş/kendir/gonca/Afgan/aşk otu/çıkık/çiçek/çiftetelli/sarı kız/yuf); Hint ve İran coğrafyasından, Mısır'a, Kuzey ve iç Afrikadan sonra Anadolu'ya
Osmanlılarda Esrar ve Esrarkeşler
Osmanlılarda Esrar ve EsrarkeşlerOnur Gezer · İletişim Yayınları · 202084 okunma
Reklam
Müslümanlar şeytana inanır mı?
Meleklerin bir özgür iradesi olmadığı için, İslam'da "sürgün edilmiş melek" kavramı yoktur. Müslümanlar, (Kuran' da şeytan ya da iblis olarak belirtilen) şeytanın insanları baştan çıkartmaya çalışan bir cin olduğuna inanırlar.
#takvim
Diyanet Takvimi Ön Yüz: II. Dünya Savaşı sona erdi. (1945) Vakıflar Haftası (8-14 Mayıs) Bugün Greenwich saati ile 03.22’de içtima, 16.19’da Ru’yet olacak ve hilal ilk defa Asya Kıtası’nın ortasından itibaren görülmeye başlayacaktır. De ki: İster ona inanın ister inanmayın! Çünkü o (Kur’an) daha önce kendilerine ilim verilenlere okununca, hemen yüzüstü secdeye kapanırlardı. (İsrâ, 17/107) Diyanet Takvimi Arka Yüz: OSMANLI’DA KADINLARIN KURDUĞU EĞİTİM VAKIFLARI Osmanlı’da kadınların kurduğu vakıflar çok geniş bir yekûn tutar. Dinî ku- rum ve hizmetler, sağlık ve sosyal hizmetler, bayındırlık ve beledi hizmetlere yönelik vakıflar kuran kadınlar, eğitim ve öğretim hizmetleriyle ilgili vakıflara da ağırlık vermişlerdir. Eğitim kurumları inşa etmeleri ya da var olan eğitim kurumlarının çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için tasaddukta bulunmaları Osmanlı kadınlarının şefkatini, merhametini, eğitimli bir nesil yetiştirme bilincinde olduklarını göstermektedir. Örneğin, Valide Sultan ve Hanım Sultan vakıfları, Osmanlı kadınlarının cömertliğinin bir göstergesi olmuş, halkın gözünde yöneticilerin prestijlerini ve meşruiyetlerini artırmıştır. Hürrem Sultan, Haseki semtinde, bünyesinde bir medrese ve mektebin de yer aldığı bir külliye inşa ettirmiştir. Bezmiâlem Valide Sultan da kurduğu vakıf kütüphanesi ve eğitim kurumlarıyla ön plana çıkmıştır. Nurbanu Sultan Üsküdar’da içinde bir medrese de bulunan Atik Valide Külliyesi’ni Mimar Sinan’a yaptırmıştır. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
Allah kelimesi, "Tanrı" anlamına gelen Arapça bir kelimeden tü­remiştir. Arapça konuşan Hıristiyanlar ve Yahudiler de Tanrı'dan bahsetmek için aynı kelimeyi kullanırlar. Müslümanlar bu ismi tek Tanrı'ya uygun olan isim olarak görürler çünkü Kuran'da kullanılan isim budur.
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
Reklam
🔴🔇HASET , KİN  VE  NEFRET     📣İMANINIZI KONTROL EDİN❗️   ❌NE KÖTÜ HASTALIKTIR BU HASET.O ise sahibine çok zarar verir🔥 🙅‍♂️Müslümanların hayırlarının eksilmesindeki en belirgin ve çirkin bir haslet olan "hased hastalığı" birlik ve beraberliği yok etmektedir. ✅ ➡️❤️ Biz kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için istemiyorsak nasıl
Yunus suresi 62,63,64.ayetler.
Şunu iyi bilin ki, Allah dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Onlar hakkıyla iman etmişlerdir ve Allah'a karşı gelmekten sakınıp vazîfelerini tam olarak yerine getirirler. Onlar için dünya hayatında da, âhirette de müjdeler vardır.
Şeyhülislamlık makamı tarafından Meclis-i Meşâyıh’a gönderilen uyarı niteliğindeki yazıdan meclisin yapmış olduğu teftişler, uyarılar ve bir takım yasaklamalara rağmen, tekkelerin denetim ve kontrolünün tam olarak sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Nitekim meclise gönderilen tebligatta gerek Meclis-i Meşâyıh gerek tekke şeyh ve dervişleri uyarılmakta
Bilginlerin, imanı tarif ederken 'Hz. Peygamber'e Allah'tan gelen şeylere inanmak' şeklindeki sözleri, Kur'an'a dayanmaktadır.Kuran'da, bazen Hz. Muhammed'e indirilene, bazen elcive bzen de peygamberlere indirilen şeylere inanma ifadesi, kitaplara inanma ifadesinden daha geniş anlamlıdır. Peygamberlere indirilen her şey, Kitap veya Kur'an'da zikredilmiştir. Allah tarafindan Peygamber'e indirilen her şey dindir. Onları din olarak kabul et.mek gerekir. Yalnız bilginler, Allah'tan Peygamber'e geldiği kesin olarak bilinen şeylere inanmayı, imanın tarifinde şart koşmakla imanın esaslarının Kur'an'a inhisar ettiğini kaideleştirmiş oldular.Çünkü Allah tarafından Peygamber'e geldiği kesin olarak bilinen şey, yalnız Kur'an'dır.
Reklam
Kur’an da Allah , sadece Peygamber ve müslümanlar için kulum/kullarım demektedir.. ( İnanmayanların vay haline)
II. Abdülhamid İran’la saltanat yılları boyunca sıcak bir ilişki içerisine girmeye çalışmıştır. İran hükümeti de bu duyarlılığa kayıtsız kalmamıştır. Örneğin Bâbıâli’nin isteği üzerine sünnî öğretiyi rencide eden kutlama ve törenlere yasak getirilmiştir. 1890’lardan itibaren Osmanlı topraklarında bulunan Hıristiyanların kendi içlerinde birlik sağlamak adına yaptıkları bir takım faaliyetler II. Abdülhamid’in Şiî ve Sünnî’lerin birlikte hareket etmeleri gerektiği konusunda daha hassas olmasını sağlamış, bunun bir tezahürü olarak Şiî ve Sünnî yakınlaşmasının mümkün olup olmadığına dair Cemaleddin Efgâni’den bir rapor kaleme almasını istemiştir. Keza Efgâni’den İttihad-ı İslam’ın gerçekleşmesi için bir takım faaliyetlerde bulunması bu doğrultuda mezhep ayrılıklarını ortadan kaldırması ve İstanbul’da İranlılar’dan oluşan bir cemiyet kurmasını da istemiştir. İstenilen cemiyeti kuran Efgâni, İttihad-ı İslam’ın ve Şiî-Sünnî yakınlaşmasının önemiyle ilgili tanıdığı tüm nüfûzlu kişilerden bu konu hakkında birer mektup yazmalarını istemiştir. Ancak bu faaliyetler Nâsıruddin Şah’ın Cemaleddin Efgâni’nin bir talebesi tarafından öldürülmesiyle sonuçsuz kalmış, ayrıca Efgâni iki ülke arasında diplomatik bir krize de yol açmıştır.
"İmân eden bir yabancı Rasülullah'a akrabasından da yakın oluyor, küfür üzerinde devam eden kişi kendi akrabası bile olsa bir yabancı olarak kalıyordu. Şunun veya bunun oğlu olmasının hiçbir önemi yoktu."
İnsan Yayınları
"Rasûlullah: 'İnsanın oğlu da bir kesbdir." buyurmuştur."
İnsan Yayınları, (Ebû Dâvûd, İbn Ebî Hâtim)
Ebu Leheb'in nitelikleri, güldürdü.
"Ebû Leheb'in servet sevgisi şu olaydan da anlaşılabilir: Dininin ölüm kalım savaşı olan Bedir Savaşı'na Kureyş'in bütün ileri gelen reisleri gittiği halde o, kendi yerine As bin Hişâm'ı gönderdi ve: 'Bana borcun olan 4 bin dirhemin karşılığı olarak benim yerime gidiyorsun.' dedi. Böylece, iflas eden ve borcunu ödeyecek durumda olmayan As'tan parasını geri alabilmek için bir yol bulmuştu."
İnsan Yayınları
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.