_Şarap içmeden sarhoş olmuş gibiyim.
_Ey kötü talih, artık yeter! Gölgene sığınırlar ama sen, bilgeleri sürgün eder, dünyayı budalalara yönettirirsin!
_Ey bilgelerin bilgesi. İçim karardı. Kısa kes! Güç bulunanların en güç bulunanları beni yordu.
_Kim ki, bir işin sonunu ve bunun yaratacağı
Ömer, Nihat'a:
"Yahu, sana acıyorum. Etrafına daha aklı başında insanları toplayabilirdin" dedi.
Fakat o, kurnaz bir gülümseme ile mukabele etti:
"Lüzumu yok. Aklı başında adamlarla hiçbir iş görülmez. Bize itirazsız inanacak ve düşünmeden harekete geçecek insanlar lazım! Bu gençleri romantik bir takım emellerle bağlamak, onları kabadayıca sergüzeştilerin hasretini duyurmak ve bugünkü hudutları dar gösterip büyük arzularla beslemek ve böylece hepsini avcumun içine almak daha kolay ve daha muvafık..."
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında
durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek
bir çift sözü varmış.
Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız
babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız
haftanın her günü, hatta
Herkese merhabaaa! :D
Uzun zamandır okumak için can attığım
Violet Dikenlerin Menekşesi kitabından söz etmek istiyorum bugün sizlere…
Violet, genç Prensi ölümden kurtardığında, sadece onun değil kendi kaderini de değiştirmiştir. Bir evi bile olmayan genç bir cadıyken, artık kendine ait kulesi olan güçlü bir saray
Jane Austen ’ın Akıl ve Tutku kitabından alıntı yapmak gerekirse:
“Bir kitap iyi yazılmışsa onu her zaman çok kısa bulurum”
Bu kitap hakkında belki de herkesin ortak hislerini
'Bu dünya... güçlülerin dünyası, dostum! Varlığımızın devamı güçlünün zayıfı yokederek güçlenmesine bağlı. Bunu kabul etmeliyiz. Bu böyle. Bunu dünyanın doğal bir kanunu olarak kabul etmeliyiz. Tavşanlar bu akışta rollerini kabul eder ve kurdun güçlü olduğunu bilirler. Savunmada, tavşan kurnaz, korkak ve ele geçmezdir ve kurt dolaşırken delikler kazar ve saklanır. Kurtulur ve yaşamaya devam eder. Yerini bilir. Kesinlikle kurda meydan okuyup, dövüşe davet etmez. Bu akıllıca olur muydu? Olur muydu?'
(...)
'Oh, beni yanlış anlama, biz burada tavşan olmadık - nerede olursak olalım tavşanız - biz tavşanlığımıza alışamadığımız için buradayız. Hemşire gibi iyi ve güçlü bir kurda ihtiyacımız var yerimizi öğrenmek için.'
'Hadi ordan, bir aptal gibi konuşuyorsun. Yani arkana yaslanıp oturacak ve yaşlı mavi saçlı bir kadının sana tavşan olmayı öğretmesine mi izin vereceksin?'
'Olmayı değil, hayır. Ben bir tavşan olarak doğdum. Bak bana. Rolümle kendimi mutlu hissetmemi öğretmesi için ona ihtiyacım var.'
Zeki, kurnaz ve cesur dedektif!
Holmes bir oda arkadaşı edinir. İkisi birlikte kaynaş, tanış derken bir olay yaşanır. Tabi holmes'tan yardım istenmez mi, hemen arkadaşını da alır gider. Holmes reis "Elinizin hamuruyla şu işe karışmayın, dağılın ülen, ben battal holmes" der. Holmes reis olay yerine messi gibi doğuştan gelen yeteneği ve ronaldo tarzı çalışmasıyla elde edilen başarısı ile olaya el atar. Gayet güzel, başarılı bir eser...
Ey, tabiat ve ey, insan ruhu! Bağlantılı benzeşmeleriniz sözlerle ifade edilemez! Maddede kıpırdayan ya da yaşayan en küçük bir atom yoktur ki, zihninde kurnaz bir kopyası olmasın.