Çevirmenin Önsözünden
Düşünce tarihine baktığımızda zaman zaman bu iki yolun mutlak hakikate ancak kendi araçları vasıta­sıyla ulaşılabileceği iddiasıyla çatıştıklarını, zaman za­man da aynı amacı güden fakat farklı araçlar kullanan iki kardeş olarak öne sürüldüklerini görürüz. Felsefe hakikate tüm öznellikten sıyrılmış ve somut varoluş ko­şullarından soyutlanmış akli
...bugün TBMM tarafından Simav. Demirci, Gördes ve dolayları halkına şu bildiri yayınlandı: “Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin verdiği emirlere uymayarak,[kendisine] verilen er, silah ve cephaneleri de birlikte alıp bütün yardakçılarıyla birlikte düşman tarafına katılmakla ve yanındaki erleri aldatarak ve doğru yoldan saptırarak milletin dişinden tırnağından ayırıp donattığı ve silahlandırdığı millet evlatlarım, düşman safları arasında hem dinine ve hem de milletine karşı istemeyerek kurşun atmaya zorlayan âsi Ethem ve kardeşlerinin; zalim ve kana susamış Yunanlıların istilalarından henüz kurtulamayan memleketinizde; bazı propaganda ve teşkilât yaptıkları duyuluyor. Bu canilerin sataşma ve zorbalığından kurtulamayan emrindeki suçsuz ve gerçeği bilmeyen donatılmış ve silahlı askerlerini düşmana katılmaya gönderen ve düşman safları arasında hükümetine ve milletine karşı savaştıran hainlerin bu hareketini, Müslümanlığın ve Türklüğün ağırbaşlılıkla ve yiğitliklerle dolu olan tarihi şimdiye kadar yazmamıştır. Her bakımdan bizden çok aşağı olan milletlerin tarihinde bile böyle bir leke yoktur...”47 ------------------------------------------------------------------- 47) HTBD, Eylül 1975, sayı: 73, vesika nu: 1592; Ayaklanmalar, s. 249 vd. Ayaklanmalar’m yumuşattığı birçok kelime için adı geçen vesikaya bakınız.
Sayfa 337 - Bengi Kitap Yayın
Reklam
Oysa gerçekte ben, bunalımdan bir türlü kurtulamayan, hiç bir düşünceye, inanca ya da insana bağlanamayan, sürekli huzursuz, karamsar ve yapayalnız biriydim. Yaşama coşkumu çoktan kaybetmiş, belki de hiç kazanamamıştım. Bana kalırsa, kişisel tarihimin tek bir teması vardı; hayalkırıklığı.
Sayfa 11
Görüşünü sınırlayan ve insanların bir öyküyü zenginleştirmek istediklerinde genellikle söyledikleri gibi, bitmek bilmeyen bu yavaş bekleyiş içinde, ve yarı uyanık bilincinin sıçrayarak ara ara bölündüğü, çoğu zaman süreğen ve engellenemez bir uyku arzusundan başka bir şey olmayan bu düşünceler içinde, sürenin dolması için eksik olan üç gün geçti, gece yarısı olduğunda dikişinden kolay kolay kurtulamayan, sonra da parmaklarına yapışıp kalan zamanın yapışkan ve şekilsiz bir kitlesine, ona hem direnen hem de onu içinde eriten yumuşak bir duvara dönüşen üç takvim yaprağı, salı, çarşamba, perşembe.
Uzun yıllar baleyle uğraştığım,kısa ömürlü edebiyat dergilerinde öyküler yayımlatıp, ödüller kazandığım için "çok yönlü" diye tanımlanırdım.Sonuçta, insanlara pazarlayabileceğim birkaç özelliği, birkaç kurumsal başarıyı, gene kağıt peçeteler gibi diyeceğim, üst üste koymuştum.Oysa gerçekte ben, bunalımdan bir türlü kurtulamayan, hiçbir düşünceye, inanca ya da insana bağlanamayan,sürekli huzursuz, karamsar ve yapayalnız biriydim...
Tasavvuf, hürriyettir: Hakîkî hürriyet, nefsin elinden âzad olmaktır. Yoksa "Ben hürüm, hürriyet var" demekle bir kimse hür olamaz, insan nefsinin zebûnu (âciz, esir olmak) iken, hiçbir veçhile hür sayılamaz. Meselâ bir sigara dumanına bile hüküm geçiremeyip terk etmek istediği halde ona esir olmaktan kurtulamayan insan nasıl olur da hürlük iddiasında bulunabilir?
Sayfa 17 - Nefes
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.