Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
401
mahçup bir insan gördü dünya; günlerdir soğuk geçen ilkbahar mevsiminin, bir haftanın sonunda ilk defa tenine sıcaklık verdiği bir günde,pamuk pamuk bulutları ve bir başka güzellikte ki mavi tonuyla ben buradayım diyen gök ile birleşen ,dinginlik ve de huzur veren maviliğiyle ben de buradayım diyen denize nazır bir söğüt ağacının altında
Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu. Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu. Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici. Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu. Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu. Doktor duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı. Yine doktorun önüne bir asker getirilir. Yaralının ağır yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz. O sırada askerden iniltili bir ses duyulur. “Baba!” Herkesin gözü doktora çevrilir, yaralar içinde kıvranan asker doktorun öz oğludur. Doktor buna rağmen yine ağrı kesiciyi oğluna yapmaz ve bir kaç saat sonra da oğlu şehit olur. Doktor, şehit olan oğlunun cansız bedenine sarılır ve şöyle der. “Affet oğlum, o senin hakkın değildi.” İşte bu topraklar, hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen, o güzel insanlar tarafından vatan yapılmıştır. Ve bizim… Çanakkale savaşını kazandığımız o tarihi anlardan biri de hiç şüphesiz, Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesici yapmadığı o an’dır. Tarihin tozlu sayfalarına adını kazımış tüm kahramanlara sonsuz saygıyla, minnetle.
Reklam
“Ülkeme ve insanlarına kızmaya başladım: Kimsenin doğru dürüst okuduğu yoktu. Doğru dürüst hissetmeyi bile beceremiyorlardı. Bu yüzden insan, duyduğu şeyleri söyleyen insanların kültürüne güvenemiyordu.”
Korkuyu Beklerken
Korkuyu Beklerken
Dülger Balığının Ölümü (Sait Faik Abasıyanık)
Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar? Mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar şan-ü şeref kazanırdı. Ne
Kime bakar sızan bedendeki göz? Eli-kolu tutar mı sarhoşun? Siz cevabı düşünedurun, ırmak yollara düşmüş, akıp durmada. Ama dedik ya, sızmış… Gözceğizi, kimbilir, hangi sırra bakmada. Deniz, seslenmiş deli ırmağa: “-Ey yalpalaya yalpalaya giderken, çamurlara gömülüp ağlayan garip! Yardan düşmüş, ama Yâr’dan ayrı düşmemişlerin sığınışındaki aşkı
Dr. Tarık Nusret Halkımız bilsinki 1000 yıldır var olan bu devlet... Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “Morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu. Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu.. Sedye ile
Reklam
Biz, diğerleri, çatı ve devlet
Dr. Yüksel Hoş  Salı 21 Haziran 2022 "Boj na Kosovu" (Kosova Savaşı) 1989'da, Yugoslavya daha bitmeden birkaç sene önce yapılmıştı bu film. 1389 yılında Osmanlı orduları ile savaşan Sırp Krallığının işlendiği ve Miloş Obiliç'in Sultan Murad'ı hançerlediği sahnenin gösterildiği bu film, Yugoslavya'da bir tabunun
445 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.