Annabeth sanki beni yumruklayacakmış gibi bakıyordu. Sonra beni çok şaşırtan bir şey yaptı. Beni öptü.
“Dikkatli ol Yosun Kafa” dedi.
Eğer deniz iblisleri beni gerçek dünyaya döndürmemiş olsalardı, bütün gün orada oturup lav gölünü seyredebilir, ismimi hatırlamaya çalışabilirdim
“Oğullarımızın ve kızlarımızın bizim adımıza yaptıkları… aslında bizlerden çok onlar hakkında bir şeyler söyler. Ve Percy, benim en sevdiğim oğlum, sensin.”
"Percy, değersiz varlıklar tanrılar adına korkunç şeyler yapabilir. Bu demek değildir ki tanrılar onlara onay vermiştir. Oğullarımızın ve kızlarımızın bizim adımıza yaptıkları... aslında bizlerden çok onlar hakkında bir şeyler söyler."
"Ama tanrılar ölmez!" dedi Kıvırcık.
"Ama silikleşebilirler," dedi Pan. "Korudukları her şey yok olduğunda, artık güçleri kalmadığında ve kutsal mekanları yok olduğunda... Sevgili Kıvırcık, vahşi doğa artık o denli küçük, o denli yıkılmış vaziyette ki onu hiçbir tanrı kurtaramaz."
...
"Beni bulmayı başardın. Artık beni serbest bırakmalısın. Ruhumu yaşatmalısın. Ruhum artık bir tanrı tarafından yaşatılamaz. Bunu bir tanrı değil, sizler yapmalısınız."
Pan masmavi gözlerini bana dikti. O anda onun sırf satirlerden bahsetmediğini fark ettim. Melezlerden ve insanlardan, kısacası herkesten bahsediyordu.
...
Pan nihayet tekrar Kıvırcık'a döndü." Sevgili satir, " dedi. "Mesajımı herkese iletecek misin?"
"Ben bunu yapmayı istemiyorum."
"Biliyorum. Ama ismim, yani Pan aslında kır manasına geliyor. Bunu biliyor muydun? Aradan zaman geçtikçe, ismim her şey manasına gelmeye başladı. Vahşi doğanın ruhunun artık size geçmesi gerek. Karşılaştığınız herkese şunu söyleyin: eğer Pan'ı görecek olursanız ruhunu alın. Vahşi doğayı yavaş yavaş canlandırın. Bunu her biriniz dünyanın farklı bir köşesinde yapın. Bunu bir tanrı değil ancak siz yapabilirsiniz."
"Mucitler hep yalnızdır. Hep yanlış anlaşılırlar. Öfkelenmek, korkunç hatalar yapmak da kolaydır. İnsanlarla uğraşmak makinelerle uğraşmaktan çok daha zor. Bir insanı kırdığın zaman onu tamir edemezsin."