Muhatabına ifade edilmeyip biriktirdiğimiz her duygu, zamanında yenmediği için vakti geçen meyveler gibi çürümeye başlıyor içimizde. Çoğunlukla öfke, kırgınlık, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, karamsarlık biriktikçe pis kokular saçan bir çöp kutusu gibi kötü enerji yayıyoruz etrafa. Kapasitemiz sınıra dayandığında, ilk hamleyi yapan kişiye tüm çöplerimizi döküveriyoruz. En acısı da bu hamlenin çoğunlukla masum yavrularımızdan gelmesi. Sonrası kendilerine ait olmayan koca bir çöp yığınının altında kalmaları.
Biz kendi varlığımızı görmezden gelirsek, başkaları da yorgunluğumuzu, fedakârlığımızı görmezden gelir. Unutmayın biz kendimize nasıl davranıyorsak, insanlar da bize öyle davranır. Kendimize vermediğimiz değeri başkalarından bekleyemeyiz.
Sevgi, bir insanı kişiliğinin en derinlerine kadar kavramanın tek yoludur. Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz. Sevgisi aracılığıyla sevilen kişinin önemli yanlarını ve özelliklerini anlama becerisi kazanır ve hatta ondaki henüz açığa çıkmamış ama gerçekleşmesi gereken potansiyeli görebilir.
Hayatta anlam bulmanın ikinci yolu iyilik, hakikat veya güzellik gibi bir şeyi, doğayı ve kültürü veya en önemlisi başka bir insanı biricikliği ile deneyimlemek ve onu sevmektir.
Lagoterapiye göre hayatın anlamını üç farklı yolla keşfedebiliriz. (1) Bir üretimde bulunarak veya bir iş yaparak, (2) bir şeyi deneyimleyerek ya da biriyle temas ederek ve (3) kaçınılmaz olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla.