Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Katakulliye gelmişsin Cem kardaş.
İki oğul, iki şehzade duruyor tahtın kıblesinde hangisine zar atılır, hangisine remil bakılır? Gönlünün menzili Konya'ya düşüyor. Üstelik herkes de bili­yor bunu. Kanunname-i Âl-i Osman'da, şehzadelere yazılacak elkap numunesinde, Hünkârın Konya'da oturan küçük şehzade­nin adım andığını, üstelik bu anmada Sadrazamın payı da bilini­yor elbet. Bundan Hünkârın tahta, Kaftan Doğumluyu layık gördüğü sonucunu çıkaranlar var.
Sayfa 94
Sevgi, imkânsızlığın değil, imkânların ortasında buluyor kendini. Anlamını, tarifini. İmkânsızlığın ve eşitsizliğin ortasın­daki sevgide kendinden başka şeyler de vardır ve çoktur ve ayırt edilmesi hayli müşküldür. Şimdi içeride upuzun yatan beden, belki üzerindeki borcu kaldırmış, ağırlığı almıştır. Bu duygula­rın yokuşlarına sürülmesi bu yüzdendir. Şimdi sorabilir belki kendine, sahiden sevip sevmediğini. Ölümün sessiz sözleşmesi bütün hesaplan kapar. Bir kulun, bir padişaha hizmetinden baş­ka hiçbir anlamı olmayan duygu, şimdi sıyrılıp üzerindekilerden, gerçek anlamını ortaya koyabilir. Ölüme borçlanılmış bir itiraf olarak...
Sayfa 93
Reklam
Ordu, hep yönetilen ve korkulan bir şey. Belki de buyuranın, buyrulandan duyduğu kor­kuda hep bilinmeze karşı duyulan güvensizliğin sarsıcı kuşkusu yatıyor. Ne düşündüğünü ve ne hissettiğini hiç bilemediğin bir güç, tarihin bir zaaf anında silahını, kendini yönetene de çevire­biliyor. Ordunun dizginlerini tutan el şimdi içerde ölü yatıyor.
Sayfa 93
“Düşlerde yaşıyorsun sen! Gerçeklik duygunu yitirmişsin!” “Hayır,düşlerde değil,kıl payında yaşıyorum ben!”
Benim katettiğim şu yol, koca imparatorluğun tarihinde ne­dir ki? Çoktan tarihin ham toprağına gömülmüş, karanlıklara gizlenmiş. Benim gibi tarihin ufak tefek adsız kişilerini kim ha­tırlıyor, kim tanıyor ki? Çoktan bilinmeze karışmış, mucizeleri ve maceraları geçmişte kalmış bulanık kişileriz. Hedefine ulaşa­mamış, bozguna uğramış yollarda dağılıp, kaybolmuş adımız, kimliğimiz. Nitekim çok sonraları kimi yazarlara göre Sudanlı, kimine göre Habeş'tim. Bu satırların yazarı ise Melâmi tarikatinden bir Türkmen olarak anlattı beni.
Sayfa 126
Artık bilgelikle yaşlanmaktan başka geleceğe ait hiçbir düşüm yok.
Sayfa 125
Reklam
Zaman değişti. Kum aktı. Saat geçti.
Sayfa 124
Atımın rüzgârı fısıltılarımı ulaştırsın size. Siz uykudayken bir doğu rüzgârının okşayıcı ve boğuk sesi bunları söylesin. Rü­yanıza karışsın bütün bunlar. Gecenin büyüsü bulaşsın yüreğini­ze, ayın gümüşü. Düşünüzde konuşayım. O kadar ki kalbiniz be­nimle, gözünüz suretimle doluyken, uykunuzun bir yerinde ansı­zın uyanıp nal seslerimi duyun. Eğer bu yolun bir dönüşü yoksa, hiç olmazsa bir rüya bırakayım size. rüya.
Sayfa 122
Bugüne kadar koynumda saklı tuttuğum kelimelerle içimin girdabında kaybolmanın ne anlamı var Efendim?
Sayfa 122
Göğsümün üzerinde bilmediğim bir dilin vuruşları.
Sayfa 122
Reklam
Bizler tarihin ikinci kahramanlanyız, ufak tefek kahraman­lar, çoğu kez adımız bile bilinmez, yollan bir eşkıya gibi basan yıldızların yağmurunda yol alıyoruz, ağaçların ve iğde kokularının arasından geçerek bir yerden bir yere kader değiştiren mek­tuplar taşıyoruz. Kelimelerin gizi, dilsizlere emanet ediliyor.Ke­limelerin gücünden, büyüsünden korkuyorlar. Kelimeler uğruna can almıyor, can veriliyor. Kelimelerle yaratılan dünya, şu bir gece yansı içinde yol aldığım, mehtabın her yeri amansızcasına gündüz ettiği dünyadan çok farklı elbet; yüreğin gizlerini, gözün gördüklerini, aklın duyduklarını kelimelerin aşikâr ettiğine inan­mıyorum, eğer böyle olsaydı şu dilsiz yaşamım bir hiç olurdu. Kelimelere sığdırılamayan şeylerin, konuşabilenleri, ağzı kelam tutanları bile lal ettiğini kendime yakıştıramadığım bir ödeşme duygusuyla biliyorum. Biliyorum: Kelimelerin gücünden korku­yorlar. Her şey tariflerde saklıdır sanıyorlar. Ad vererek kurtulu­yor, ad vererek hapsediyorlar. Oysa kelimeler hem belgeliyor, hem saklıyor. Bilmiyorlar. Koynumdaki kelimelerle yol alıyorum.
Sayfa 121
Kelimelere sığdırılamayan şeylerin, konuşabilenleri, ağzı kelam tutanları bile lal ettiğini kendime yakıştıramadığım bir ödeşme duygusuyla biliyorum.
Sayfa 122
Sizin Kaftan Doğumluyu tahta istediğinizi de biliyorum. Meşrep ve incelik bakmamdan ötekinden çok daha üstün olduğu­nu söylediğinizi duymuşluğum var. Eğer ki Kaftan Doğumlu tahta geçerse, babası Hünkârın aldığı yolda ilerleyecek İmpara­torluk. Oysa Ekber Evlat yeniden dinin taassubuna itecek İmpa­ratorluğun geleceğini, bunu öngörmek güç değil, sarayın küçük koridorlarında bile konuşuluyor bütün bunlar. Asya’yı Avru­pa'dan ayırma çabalan yeniden güçlenecek. Oysa Hünkâr bağla­mıştı.
Sayfa 121
Biliyorum ki, kötülüğün gücü sonunda sahibine dayanır. Kötülüğün sınırlan o kadar geniştir ki, gün gelip içine sahibini almamazlık edemez. Kendi kötülüğüyle baş edebilen hiç kimse­yi tanımadım, tanımıyorum. Mutsuzluğun, kötülükle çok yakın ilişkisi olduğunu da biliyorum.
Sayfa 121
Dilsiz bedeni­min cehennemine hapsedildiğimi düşünmedim hiç; içimi hep bir cennet bahçesi gibi döşemeye çalıştım. Duru, berrak, sakin.
Sayfa 120
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.