Bir adam çevresine dalmış, bir başkası mezarım kazıyor:
nasıl ayırmalı onları? İnsanları ve saçmalıklarını?
Ama işte gökyüzünün gülümsemesi. Işık kabarıyor, yaz
pek mi yakın? Ama işte sevilmesi gerekenlerin gözleri ve
sesi. Tüm devinimlerimle dünyaya, tüm acımam ve tüm
minnetimle insanlara bağlıyım. Dünyanın bu tersiyle yüzü
arasında bir seçim yapmak istemiyorum, seçmesini
sevmem. İnsanlar açık görüşlü ve alaycı olmamızı istemiyorlar.
“Bu sizin iyi olmadığınızı gösterir,” diyorlar. Ben
arada bir ilişki göremiyorum. Birine aktöreye ters düştüğünü
söylediklerini duyarsam, kendine bir aktöre bulma
gereksiniminde olduğunu anlarım bundan; birine küçümsendiğini
söylediklerini duyarsam, kuşkularına katlanamadığını
anlarım. Hile yapılmasını sevmem de ondan.
Büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerimizi
kırpmadan bakabilmektir. Sonra, insanı yiyip bitiren yaşama
aşkından bu gizli umutsuzluğa götüren bağı nasıl
anlatmalı? Nesnelerin dibine çöreklenmiş alaya kulak
verirsem, ağır ağır belli eder kendini. Ufak, aydınlık gözünü
kırparak: “Yaşayın, sanki şey olmayacak gibi...” der.
Nice araştırmalara karşın, tüm bildiğim bu benim.
Albert Camus/Tersi ve Yüzü