Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

şengül

şengül
@lalettayin
“Let me live, love and say it well in good sentences!”
Michel Foucault, "Heterotopya Nedir?", Şeylerin Düzeni'nden alıntı. Ütopyalar teselli verir: asla gerçek yerlerde geçmemesine rağmen yine de bazı şeyleri gözler önüne serme olanağına sahip oldukları fantastik, sorunsuz bir bölge vardır; devasa caddeleri, enfes bitkilerle dolu bahçeleriyle şehirleri, oraya giden yol hayalî olsa bile kolay bir hayatın yaşandığı kırları anlatırlar. Heterotopyalar ise rahatsız edicidir, belki de buna bir isim vermeyi imkânsız hale getirdikleri ve yaygın isimleri kördüğüm haline getirdikleri veya paramparça ettikleri için, ve daha baştan söz dizimini ve yalnızca cümle kurarken kullandığımız söz dizimini değil, aynı zamanda, kelimelerin ve şeylerin (birbirlerine yakın ve aynı zamanda da karşıt) "bir arada durmalarını" sağlayan daha az belirgin bir söz dizimini de yok ettikleri için. Bu nedenle ütopyalar fabl ve diskurların oluşmasına imkân sağlar: dilin en belirgin özelliklerine uygun içimde akarlar ve temel fabula'nın bir parçasıdırlar; heterotopyalar... konuşmayı kuruturlar, sözcükleri yollarında durdururlar, dil bilgisinin tüm olanaklarına daha kaynağında karşı çıkarlar; mitlerimizi yıkar ve cümlelerimizin şiirselliğini zararlı etkilerden korurlar.
Reklam
Füsun'un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi. Sonra bana zaferle gülümsedi. ''Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.'' Orhan Pamuk / Masumiyet Müzesi
Evrenin sonu vardır, insanın sonu vardır. Bu dünyada her şey hep aynıdır ve bunu bilmek öylesine sıkıcıdır. Barış Bıçakçı - Veciz Sözler

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler." Ahmet Hamdi Tanpınar
Birbirimizi anlayamayacağız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz. Konuşmamanın, iletişim kurmayı reddetme anlamına çekilmesinden, kabalık olarak görülmesinden korkuyoruz. Ayrıca, çok fazla konuşuyoruz. Sessizlik bizi ürkütüyor. Sessizliği denetleyemiyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır. Gündüz Vassaf / Cehenneme Övgü
Reklam
Şimdilerde yaşamın amacı, zengin olmak ve sonsuza kadar yaşamak. İdeal ölüm, ani ölüm. Ölümden sonraki yaşama duyulan ilginin yerini, ölümsüzlük arzusu almış. Türümüz, ömürlerin uzamasıyla övünüyor. Herkes genç görünmeye, genç yaşamaya çalışıyor. Bize daha az iş ve daha çok eğlence vaat ediliyor. Robotlar hepimizin köle sahibi olmasını sağlayacak. Aylaklık edeceğimiz, sürekli tüketeceğimiz zaman hiç durmadan, hiç durmadan artacak. Öyle umuyoruz. Cehenneme Övgü / Gündüz Vassaf
Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hâlâ gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur. Franz Kafka / Aforizmalar.
Alacakaranlığın bu kısacık anında, yalnız bir insanın değil, tüm halkın duyduğu, süreksiz ve hüzünlü bir şey hüküm sürerdi. Bana geline?;, ağlamak gelir gibi sevmek gelirdi içimden. Bundan böyle uykumun her saati yaşamımdan çalınacakmış gibi bir duygu uyanırdı içimde... ereksiz arzu zamanından çalınacakmış gibi yani. Palma meyhanesinin ve San Francisco manastırının o titrek saatlerinde olduğu gibi, kımıltısızdım, gergindim, dünyayı avuçlarımın içine koymak isteyen bu uçsuz bucaksız coşku karşısında güçsüzdüm. İyi biliyorum ki yanılıyorum, benimsenilmesi, tanınması gereken sınırlar Vardır. Yaratırsa böyle yaratır insan. Ama sevmenin sının yoktur ve ben her şeyi kucaklayabildikten sonra, iyi sarılamasam da ne çıkar? Cenova’da tüm bir sabah boyunca gülümsemelerini sevdiğim kadınlar var. Bir daha görmeyeceğim artık onları, bundan daha basit bir şey de olamaz kuşkusuz. Ama sözcükler özlemimin alevini örtemeyecek. San Francisco manastırının küçük kuyusu. Güvercin sürülerinin uçup gidişini izlerdim orada, bu yüzden susuzluğumu unuturdum. Ama susuzluğumun yeniden doğduğu bir an her zaman gelirdi. Albert Camus / Tersi ve Yüzü
Bir adam çevresine dalmış, bir başkası mezarım kazıyor: nasıl ayırmalı onları? İnsanları ve saçmalıklarını? Ama işte gökyüzünün gülümsemesi. Işık kabarıyor, yaz pek mi yakın? Ama işte sevilmesi gerekenlerin gözleri ve sesi. Tüm devinimlerimle dünyaya, tüm acımam ve tüm minnetimle insanlara bağlıyım. Dünyanın bu tersiyle yüzü arasında bir seçim yapmak istemiyorum, seçmesini sevmem. İnsanlar açık görüşlü ve alaycı olmamızı istemiyorlar. “Bu sizin iyi olmadığınızı gösterir,” diyorlar. Ben arada bir ilişki göremiyorum. Birine aktöreye ters düştüğünü söylediklerini duyarsam, kendine bir aktöre bulma gereksiniminde olduğunu anlarım bundan; birine küçümsendiğini söylediklerini duyarsam, kuşkularına katlanamadığını anlarım. Hile yapılmasını sevmem de ondan. Büyük yüreklilik, ölüme olduğu gibi ışığa da gözlerimizi kırpmadan bakabilmektir. Sonra, insanı yiyip bitiren yaşama aşkından bu gizli umutsuzluğa götüren bağı nasıl anlatmalı? Nesnelerin dibine çöreklenmiş alaya kulak verirsem, ağır ağır belli eder kendini. Ufak, aydınlık gözünü kırparak: “Yaşayın, sanki şey olmayacak gibi...” der. Nice araştırmalara karşın, tüm bildiğim bu benim. Albert Camus/Tersi ve Yüzü
'' Basitlik sözcüğünün tehlikeli bir niteliği var. Ve ben bu gece yaşamın belirli bir saydamlığı karşısında artık hiçbir şeyin önemi kalmadığı için ölmek istenebilmesini anlıyorum. Bir insan acı çeker, mutsuzluk üstüne mutsuzluğa uğrar. Katlanır bunlara, yazgısını benimser, iyice yerleşir içine. Saygı görür.Sonra, bir akşam, hiç: bir zamanlar çok sevdiği bir dostuna rastlar. Dostu biraz dalgın konuşur onunla. Evine dönünce, adam kendini öldürür. Sonra gizli dertlerden, bilinmeyen dramdan söz edilir. Hayır. İlle de bir neden gerekirse, dostu kendisiyle dalgın konuştuğu için öldürmüştür adam kendini. Böyle işte, dünyanın derin anlamını duyar gibi olduğum her seferde, onun basitliği şaşırttı hep beni. ''