"Birbirimizle daha nazikane, daha mazbut konuşalım. Atatürk; bey, efendi, ve paşa sözlerini resmi muamelattan kaldırırken, ondan evvelki devirlerin hürmet ve nezaket icabı kullanılan elkabın, yaltaklanma ve yağcılık derecelerini bile aştığını görerek, bunları kaldırmış­tı. Ama kendisine, zamanın ve zamanımızın bütün paşalarına paşa diyoruz. Birbirimize de bey, efendi demekte mahzur görmeyenlerimiz çok. Ne var ki, halk, hatta memurlar bu kelimeleri kullanamadığı için ihtiyara, beybaba, ağababa, amca (daha gençlere) ağabey, hemşehrim (daha gençlere) kardeşim, hanım teyze, abla gibi sözler söyleyerek münasebetlerde laubalilik ve onun sonu kabalığa kaçıyorlar. Bundan vazgeçelim. Ne bir memur bana amca desin, ne de ben memura oğlum diyeyim. Böylesi daha iyi olacak. Halk arasındaki muhaverelerin çeşnisi daima kavgaya yaklaşır bir çeşnilik arzediyor. Tehlikelidir."
Burhan Felek
Burhan Felek
Hürmet ve şefkat denilince de laubalilik anlaşılmasın. Ciddiyet ve vâkâr daima var; ama merhamete mâni değil. Çünkü terbiye böyle bir şeydir. Müslümanın terbiyesi yerine göre davranmayı gerektirir.
Sayfa 78 - Turkuvaz Kitap/ 2. Baskı: Eylül, 2023Kitabı okuyor
Reklam
Nuri Conker
Rahmetli Nuri Conker davudî sesli, kelli felli, çok defa efendice zarifti. Atatürk'ün çocukluk ve asker ocağı arkadaşı olduğu için meclislerinde, hava elverişli olduğu zaman, lâubalîlik vebAtatürk'le şaka etmek de yalnız onun imtiyazı idi.
Alçakgönüllü bir gülümsemenin bile "laubalilik, yılışıklık" olarak algılandığı, asık suratlılığın ise ciddilikle özdeşleştirildiği bir ortamda, aşkı çocuk doğuran ya da doğurtan bir nesne olarak görmek hiç de tuhaf olmasa gerek.
Merak ediyorum da İslâmi film ve dizilerin ölçüleri doğru mu; Enbiya ve Ashab gibi büyük zatların yer aldığı yayınlar olmalı mı sizce? "Çağrı" ile bir yola girildi ve ardından sınırlı da olsa film ve diziler de baş gösterdi. Bunun görünürde bizde uyandırdığı güzel duygular var lakin şunu anlamaya çalışıyorum: biz bir kutsiyeti görünür kılarak daha sonrasında gelebilecek her türlü -laubalilik de içeren- yayınlara önayak olur muyuz? Peki Müslümanların İslâm algısındaki kutsiyete zarar veriyorsak! Görsel medyanın kullanılması gerektiğine inanan biri olarak bu konu üzerinde durulmalı diye düşünüyorum.
Hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimaiyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi-otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden; şimdiki vaziyette de, elli sene sonra bu dindar, namuskâr, kahraman seciyeli milletin nesl-i âtisi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimaiye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz. Bin seneden beri bu fedakâr millet, bütün ruh u canıyla Kur'anın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde, elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtinin eline elbette Risale-i Nur gibi bir hakikatı verip, o dehşetli sukuttan kurtarmak en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden; bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.
Sayfa 61
Reklam
401 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.