lazcuk

lazcuk
@lazcuk
Selçuk oku ile başlayan Kuran, dinle ile başlayan Mesnevi az biraz fotoğraf az biraz tarih ömür boyu talebe youtube.com/watch?v=4mvz4Ui... jeofizik finans ilahiyyat tasavvuf doğuştan laz
lazcuk yorumladı.
Üç Aylar Okuma Etkinliği ~ RAMAZAN AYI~
Başlangıç Tarihi: 11.03.2024 Bitiş Tarihi: 09.04.2024 ❃❃❃ ‎Rasûlullah sav şöyle buyurdu: “Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.” ❃❃❃ ☘️☘️☘️ Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti!
Reklam
lazcuk yorumladı.
750. Vuslat Yıl Dönümü Şeb-i Arûs
ETKİNLİK BAŞLANGIÇ TARİHİ:17.11.2023 ETKİNLİK BİTİŞ TARİHİ:17.12.2023 (#227403009) "Halbuki ona benim vuslatım lâzımdır.” Şu halde Allah, kulunu vuslat ile müjdeledi. Ancak bu vuslata ermek için kula ölüm gerekir demesi tâ ki ölüm sözüyle kulunu kederlendirmesin. Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm’ın “Sizden
lazcuk okurunun profil resmi
Mesnevî'nin Türkçe Şerhleri Mevlâna’nın Mesnevî’si İslam medeniyeti dairesindeki ilmî ve irfanî birikimimizi, insan inşa etmek için kullanan en hacimli metinlerden biridir. Mesnevî zahirde ve batında ne söylerse söylesin temelde hırs ve arzularına galebe çalan bir insanı inşa etmenin derdindedir. Mevlâna bu insanın ihtiyaçlarını ekmek ve su olarak değil, ilim ve irfan olarak görür. Ona göre merhamet edilmesi gereken asıl insan, mide açlığı çeken değil mana açlığı çekendir. Mana söz konusu olduğunda kul ile tanrı ilişkisi devreye girer. Bu ilişkinin ise bin bir türlü ilim ve marifet derecesiyle kavranan bir süreci vardır. Mevlâna, Mesnevî’de bu incelikleri irfanî dilin doğası gereği sembol ve mecazlarla anlatmak zorunda kaldığı için Mesnevî, görünüşte bir hikâyeler silsilesi gibi görünse de derununda kendisine bahşedilen sırlar, hikmetler ve marifetler gizleyen bir eserdir. “Mesnevi’nin Türkçe Şerhleri” isimli kitap, Selçuk Üniversitesi Yayınları arasında yerini aldı. Eser, Hz. Mevlâna’nın 750. vuslat yıl dönümü olması ve 2023 yılının Mevlâna Yılı ilan edilmesi münasebetiyle hazırlandı. Kitaba web sitemizden erişilebilir. #227360977 PDF ve Okumak için
lazcuk yorumladı.
1K'DA 5. ŞEBİ ARÛS (MEVLANA HAZRETLERİNİ ANMA) ETKİNLİĞİ
BAŞLANGIÇ TARİHİ: 01 ARALIK BİTİŞ TARİHİ: 17 ARALIK Ölümü düğün gecesi (Şeb-i Arûs) olarak anlayan insana tesir edecek hangi güç vardır? O güçlü, yenilmez insan,
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
'dır. Ölüme ve hayata, zamana ve tarihe yenilmeyen insan. Diyerek başlıyor
Mevlana
Mevlana
adlı
lazcuk okurunun profil resmi
Mevlânâ, beş yaşında Kur'ânı bitiriyor, sekiz yaşında annesinden tefsir dersleri öğreniyor. Yirmi yaşına gelince artık eser vermeye başlıyor. Modern zamanlarda arif, sûfî ve hatta şairin çok azalmasının sebebi bu kırılmadır. Bir gencin, tevârüs eden bir semboller dünyası elde edebilmesinin imkânları gittikçe azalmakta. "Bana yol gösterecek rehberi niye bulamıyorum?" diyenlere o, "Sen Mevlânâ ol, Şems gelir seni bulur." diye cevap verir. Mevlânâ, Şems'in kulağına fısıldadığını zannettiğimiz şu cümleyle kendinden geçer, cezbe haline girer, mertebe atlar ve kendi ekseninde dönmeye başlar: "Seccadeni şaraba bulamadıkça hakikate eremezsin." (Sözün aslı Hâfız'a aittir.) Semâ, çark etmek böyle başlar. Şems, Mevlânâ'ya bir nefes üfler ve ortaya Hz. Mevlânâ çıkar. Mevlânâyı anlamak için onun yetiştiği bu geleneği, ait olduğu düşünce damarını bilmek gerekir. Bu damar, islâm tasavvufu geleneğidir. Bu köklü gelenek, modern zamanlara gelinceye kadar birey ve toplum eğitimini hakkıyla yerine getirmiştir. Edeb erkân görmemiş ham insan tipinden, hem toplumsal hem de ferdî olarak etrafıyla barışık, kendi enerjisini diğer insanlara yaymak suretiyle toplumuna ışık tutan münevver insan tipi meydana getirmiştir. Hz. Mevlânâ'nın temel vurgusu, insanın ilâhî kaynağına vurgudur. Bugün kutsallık dışı düşüncelerle insanın kutsallığını bozdular. İnsanın, doğanın bir büyüsü vardı, hepsini bozdular. Oysa o kapıda edeb erkân vardı, taşa bile tekme atılmazdı. Aile hayatında bir ince zevk âdâbı vardı. Bu zevk, hümanist felsefeyle terminolojik açıdan uyuşur gibi görünse de aslında tamamen zıttır. Hümanist felsefe, insan mebdeini inkâr edip, her şeyin insan eliyle yapılabileceği iddiasında ortaya çıkan bir akımdır. Gerçek insan, bu değildir. Nitekim bazı düşünürler, nihayetinde Hümanizmin insana, insan düşüncesine darbe vurduğu görüşünü savunmaktadırlar. #225146518

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
lazcuk bir yorumu yanıtladı.
C. Fatiha'nın 2. Kısmının Tefsirinde geçen Rivayetler
İnsan, kendisini etkileyen ve üzerinde hakimiyeti görülen şeyin kuludur. Bundan dolayı Nebi (A.S.) şöyle buyurmuştur: "Dinarın kulu olan helak olsun. Dirhemin kulu olan helak olsun. Kıymetli elbiselerin kulu olan helak olsun."(239) Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bu hadiste, metin üç ayrı cümle halinde değil, tek cümle olarak geçmektedir. Devamı şöyledir: "Böyle olan kişiye (bir şeyler) verilirse razı olur, verilmezse kızar.
Sayfa 67 - Gelenek Yayıncılık - Sadreddin Konevinin Fatiha Tefsiri ve Tasavvufi Hadis Şerhçiliği - Birinci Basım / Şubat 2010Kitabı okudu
mehmet levent okurunun profil resmi
konevi, arabi nin üvey oğlu ve öğrencisi değil mi?
lazcuk bir yorumu yanıtladı.
·
Puan vermedi
Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Bu yazı Hürriyet'te köşe yazarı Kanat Atkaya'dan... daha güzel bir inceleme olmazdı sanırım, eski musikimiz hep hikayeleri ile bizlere dolu dolu mesajlar bırakıyor, aramasını bilene hurriyet.com.tr/kimseye-etmem-s... Kimseye Etmem Şikâyet’i İhsan Hanım niye yazdı? 12 Mayıs 2013 O güzel şarkı
Kimseye Etmem Şikayet
Kimseye Etmem ŞikayetMehmet Öklü · Doğan Kitap · 201332 okunma
mehmet öklü okurunun profil resmi
lazcuk
lazcuk
bey Kanat Atkayanın yazısından izlenimlerini okuduk sağol. Atkaya sağolsun kitabım çıktığı gün o yazısını yazdı.Çünkü DK önce kendi yazarlarına iletti.Kanat bey Mehmet Öklü bestenin de İhsan Hanıma ait olabileceğini söylüyor şeklinde ifade ediyor şellinde yazsa da İşin doğrusu şöyle İhsan Hanım Kimseye Etmem Şikayeti 1890 lı yıllarda yazmış ve aynı zamanda çok sevdiği Sûzinak Makamında Curcuna usûlünde bestelemiştir.Bu beste kısa zamanda İstanbulun ufuklarında yankılanmıştır( Hocası Rıza Tevfikin ifadesi) Fakat sonradan İhsan Hanımın yaşadığı gaileler ve İzmire gidişi sanatla ilgilenemeyişi sebebiyle bestesi unutulmuş Güfteyi Kemeni Serkis Efendi tekrar Nihavend Makamında bestelemiştir.Bu gün dinlediğimiz ölümsüz beste Serkis Efendinin bestesidir bunda hiç şüphe yok.( Aras Yayınlarından çıkan Kemani Serkis Efendi ve Eserleri Kitabı) Serkis Efendi daha sonra 1921 yılında Parise yerleşti Ve 1944 de Oariste vefat etti.
lazcuk okurunun profil resmi
güzel bilgilendirmeniz için Teşekkürler Mehmet bey, kitabınız içinde ayrıca tebrik ederim. Elinize sağlık.
Reklam
lazcuk bir yorumu yanıtladı.
Allah bizi kendisinin tevhidiyle birleyenlerden eylesin.
Sayfa 337 - el- Fütühätü'l-Mekkiyye fi Märifeti'l- Esräri'l -Mälikiyye ve'l-Memlükiyye - Litera Yayıncılık - İstanbul 2007 - 1.Baskı
mehmet levent okurunun profil resmi
beğenemedim. öylece kalakaldım... amin diyelim..
lazcuk bir yorumu yanıtladı.
Albert Einstein
Albert Einstein
"Sezgisel akıl kutsal bir armağandır, rasyonel akılsa sadık bir hizmetkar. Bizler hizmetkarı onurlandırıp armağanı unutan bir toplum yarattık." Albert Einstein
mehmet levent okurunun profil resmi
değerli dostum, akıl ile ilgili bu cümle ibni sina nın sezgiler ve akıl ile ilgili düşüncelerini aklıma getirdi.
lazcuk okurunun profil resmi
haklısınız 👍🏻
lazcuk bir yorumu yanıtladı.
Mahmud Erol Kılıç
Mahmud Erol Kılıç
Mevlanalar, Arabiler, Konevîler, Yeseviler Yunuslar,Bektaşlar her türlü engel ve karşı propagandaya rağmen bu ümmetin velileri ve rehberleri olmaya devam ediyor Gençler artık ruhlarını doyuracak bu bilgeleri okuyor Bu nesil geleneği keşfedecek ve ihya edecektir
mehmet levent okurunun profil resmi
şunu demek istiyorum... ilk dönemde, dini yaşayan müslümanlar var. tam bir zahit, züht ehli. aza kanaat eden, paraya tamah etmeyen, ahlaklı, siyasete bulaşmayan islamın ve imanın şartlarını yerine getirmeye çalışan müslümanlar... daha sonra islamın sınırları genişledikçe, yeni yeni topraklar, farklı milliyettde ve dini inanışta insanlar ile tanıştıkça faklılaşmalar başlıyor. süreç içerisinde olması gereken bir durum bu bence. tükler müslüman olduktan sonra, türk tipi bir müsllümanlık oluşuyor. bunların anlayışı daha farklı. şiirlerden, sözlerden anlıyorum bunu. yesevi, yunus ve bektaşlar ile... şiirlerini biliyorsunuz... misal; türklerde kadının yeri ile diğer toplumlarda kadının yeri bile çok farklı. anaerkil bir yapı var. sözü geçen, sözü dinlenen bir ana. bir BACI var mesela türklerde. çok özel bir yerde... daha başka farklılıklarda var. sadece bir örnek bu daha sonra arabi geliyor. ve hepsinin sözü üstüne söz söylüyor. (olumsuz anlamda değil). şimdi bakar mısın? zahitler vardı... sonra sufiler... bestami, cüneytler vahdeti mevcut ekolü sonra, sünni müslümanlar sonra vahdeti vücut ekolü bu guruplar arsında farklılıklardan bahsediyorum... siz bu konularda yetkinsiniz ben düşüncelerimi paylaştım... selamlar
lazcuk okurunun profil resmi
Eyvallah... Aleyküm Selam, öncelikle yetkinlik konusu tam bir muamma, orası çok su kaldırır, ben de hala kendine yetemeyenlerdenim :) İlk Dönem Sufiler için... Geçmişte te şimdi de gelecekte de öyle olacak gibi herkes sufi herkes takvalı herkes tam bir mü'min değildi benim anladığım kadarıyla, bize kadar ulaşan değerli zatlardan dolayı o yıllarda yaşayan herkesi onlar gibi zannedersek, yani Yunus'un zamanı herkes Yunus gibi olsa, Yunus'un farkı ne olurdu... Türklerin İslama katkısı konusu epeyce açık oturumlara konu olur ama yine şahsi kanaatimce Türklerin Müslümanlığı Aşk ile, Allah ve Muhammed aşkı ile olmuş, buralardan nemalanan bazı kesimler de aşk bize yeter diyerek tembellik etmiş, yoluna biraz su katmışlar, insan bu, o da su dan yaratıldı normaldir, herkesi zühd'lük makamına oturtursak herkes aza kanaat getirirse medeniyet gelişmez, Müslüman diye tarif edilen hep ileri hareket edendir, bir günü diğeri ile aynı olmayandır, ilim çinde dahi olsa gidip arayandır, herkes kendi görevlerini hakkıyla yerine getirirse toplum ileri gider, herkes kendi çıkarları için çalışırsa sıkıntılar başlar, geçmişte bize ulaşan tarih yazımı ile gördüklerimiz sadece yöneticilerin değil halkın da önce kendisini düşünmesi sonucu devletler şehirler köyler kaybolmuş tarih sahnesinden, bugün daha da hızlı oluyor bunlar. Anadolu İrfanı dediğimiz orta asya Ahmet Yeseviden gelen kültür birikimi ile toplumu ön plana çıkarmak için ahlaklı insan yetiştirme eğitimi özellikle Osmanlının Fatih'e kadar mayası olmuış. Türk tipi bir Müslümanlık diyemeyiz, dememeliyiz, o zaman ayrım başlar, tefrika olur, ayrımı Kuran da bize zaten yapmış Yaradan, iyi bir Müslüman ile iyi bir Mü'min bu kavramlarına bakılabilir. Hiç kimseyi Allah'ı çok seviyor diye baş tacı edemeyiz aynı şekilde de az seviyor diye de yeremeyiz. En önemli nokta dikte etmeden örnek olarak İslam'ı sevdirmek. Arap medeniyeti değil İslam. Bugün medeniyeti modernite ile karıştırmak modası var ne yazık ki. Bu daha da uzun bir tartışma olur herhalde.... Her konuya az bir kelam ile cümle ile fikrimi iliştirmiş oldum, her biri için detaylıca araştırmak üzerinde konuşmak tartışmalara katılmak ama birbirimizin fikirlerine saygı göstererek tabi, en doğruya yaklaştıracaktır... Selametle
1.357 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.