Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Paylaştığım kısımların dışındaki yazılara katılmıyorum.
İmam Gazali hazretleri; “Şunu kesin olarak anladım ki bir ilme son haddine kadar vakıf olmayan kimse o ilimdeki bozukluğa vâkıf olamaz.” Bu kaide son derece açık olarak gösteriyor ki birinin uzman olmadığı bir alanda atıp tutmasının hiçbir manası yok. Kişinin bilmediği alanlarda top koşturması sadece cüretini gösterir ama bu cüret cehaletten kaynaklanır. Diyorum ki insan kendi kendisinin düşmanıdır. Ruhunu nefsine öldürtme! Seni sana göstermeyen ya da seni senden büyük gösteren aynaları kır artık. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri bir gün sevenleriyle birlikte gayet dar bir sokaktan geçerken karşı taraftan bir köpeğin geldiğini görür ve hemen kenara çekilip köpeğe yol verir. Bu durumu gören müritlerinden biri kendi kendine; “İnsanoğlu hayvanlardan şereflidir. Hem bizim üstadımız âriflerin sultanıdır. Hem de etrafındakiler onun, her biri çok kıymetli, sadık talebeleridir. Bütün bunlara rağmen, üstadımızın bu köpeğe yol vermesinin hikmeti acaba nedir?” Bu durum üzerine Bâyezîd hazretleri şöyle der: “Şu köpek, hâl lisanı ile bana dedi ki: ‘Tâ ezelin ezelinde benim kusurum, senin meziyetin neydi ki, köpeklik postunu benim sırtıma geçirirken âriflerin sultanı cübbesini sana giydirdiler? (Bunun tersi de olabilirdi).’ Bunun üzerine ben ona yol verdim.” Sulhi Ceylan edebifikir.com/mektup/benimle-...
Reklam
Fillerle ilgili düşüncelerinizi etkileyecek gerçekler! Filler, devasa boyutları, olağanüstü güçleri ve buna tezat hassas doğaları hem kalplerimizi hem de hayal gücümüzü derinden etkiler. İnsana kıyasla çok daha uzun bir geçmişi olan filler hakkında yapılmış çalışmalarından derlenmiş bu makale, bu olağanüstü yaratıklarla ilgili düşüncelerinizi
Hz Musa ile Hızır Aleyhisselam
Firavun Kızıldeniz’de boğulduktan sonra Hazret-i Musa a.s, kavmine çok fasîh, belîğ ve heyecanlı vaazlar vermekteydi. Kavmi, Hazret-i Musa’nın ilim ve mârifetteki derinliğine hayran kaldı; mest oldu. Musa’nın bu ilmine hayran olan içlerinden biri: “Ey Allâh’ın peygamberi! Şu yeryüzünde Sen’den daha âlim bir kimse var mı?” dedi. Hz. Musa: “Böyle
İsmiyle müsemma olanlar..
Hükema için felsefe-tasavvuf ilminden asıl amaç, Tanrının isimlerine benzemek, ilahi bir hikmete- erdeme-ahlaka sahip olmaktır. Hikmet binanın bütünüdür, felsefe ise çatısıdır. Hâkim her şeyde illet/neden arayan biridir. Farabi, Tanrı hâkimdir, ancak insan da bu isim-sıfatla sıfatlanabilir ve bu isimleri kendinde tamamlayıp kendinde sıfat hâline getirebilir. Nitekim Kur’an’da: “Bir zamanlar Rabbin İbrahim’i bazı kelimelerle denemiş, o da onları tamamlamıştı.” (2/124) diye buyurmaktadır. Tanrı’nın isim-sıfatları olan kelimeler, iman ve teslimiyet yolu ile zihne alınıp orada bu isimlerin nefesi, özü ve nitelikleri lisani, kalbi ve zihni zikir ile yapılan ritmik tekrarla uygulana uygulana kişide bunlar isimlerin birer hâl makamına dönüşmekte ve böylece isimler tamamlanmış olmaktadır. Böylece isim müsemmasına uygun bir hâle sahip olmuş olur. Salt bilgi için bilgi severlik yapan felsefe ile Tanrı’yı bilmeyi/marifeti amaçlayan hikmet arasındaki fark da burada açığa çıkmaktadır. temaşa | Sayı: 9 | Temmuz 2018 Mehmet Kasım Özgen
İman
İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri, Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebi’nin esasını beyan ettiği nasîhatlerinde der ki: Îman, dil ile ikrar (söylemek) ve kalb ile tasdiktir. Yalnız ikrar ile îman olmaz. Zîrâ olsa idi münâfıkların mümin olması lâzım gelirdi. Aynı şekilde yalnız marifet (bilmek) ile de îman olmaz, eğer olsa idi ehl-i kitabın da hepsinin
121 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.