Okuyabilmenin verdiği zevk ve heyecan, bu ilkokul ve ortaokul başlangıcı yıllarında, kitap ve dergi gereksinimini iyice artırıyordu. Her kitap, dergi, albüm, çizgi roman ve gazete yeni bir dünyanın, hatta çokça dünyaların kapışım aralıyordu ve artık her yalan söylediğinde burnu uzayan Collodi'nin ünlü Pinocchio 'su (Pinokyo) hiç yeterli gelmiyordu. Salgari'nin, İtalya'nın Jules Yeme'i sayılan Emilio Salgari'nin macera romanları vardı, bol korsanlı (Kara Korsan, Kızıl Korsan, Yeşil Korsan), kızılderilili, kimi "pampas”larda kimi Malezya adalarında, kimi ise 2000 yılında geçen. Veme vardı hiç kuşkusuz Verne'in bilimkurgusal örneklerini, kırmızı kaplı altın yaldızlı harflerle işlenmiş, bol gravürlü edisyonlannı çoğunlukla St. Louis veya Park Otel'in arkasında, Cennet Bahçesi'ne inen yokuşun başındaki, Sacrö Coeur (Kutsal Kalp) Kiliseleri'nin kitaplıklarından ediniyordum ödünç rol arak sonra Gaston Aimard'm Üç İzci'si, Sir Conan Doyle'un Kayıp Dünya 'sı (The Lost World) ve de Bulwer Ly- ton'un Pompei'nin Son Günleri vb.
Şimdi, çok haklı olarak diyeceksiniz ki, bu ara Türkçe yayınlar ne oluyordu? Hiç yok muydu bu ufak kitap kurdunun dünyasında? Kitap olarak pek yoktu, ders kitaplarım haricinde; dergi olarak vardı, bir 1001 Roman vardı, bir Akbâba, bir Karikatür, daha sonra ise Çocuk Sesi ve Yıldız dergisi.