Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Barut gelecek. Hiçbir şey bunu durduramaz. -Hep aynı eski hikâye.- İnsanın sayısı artacak ve insanlar savaşacaklar. Barut, insanların milyonlarca insanı öldürmesini sağlayacak ve ancak bu şekilde, ateş ve kanla uzak bir gelecekte yeni bir uygarlık gelişecek. Peki, ne kâr edecek? Eski uygarlık nasıl yok olduysa yenisi de öyle yok olacak. İnşa etmek elli bin yıl sürecek ama yok olacak. Her şey yok olur. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, daimi bir akış içerisinde, daima hareket ederek, tepkiyerek, sonsuz türleri vücuda getirerek. Papaz, asker, kral... Bebeklerin ağzından tüm çağların bilgeliği dökülür. Bazısı savaşacak, bazısı hükmedecek, bazısı dua edecek, geri kalan herkes de didinip acı çekecek, uygarlığın muhteşem güzelliği ve olağanüstü haşmetli sonu olmaksızın tekrar ve tekrar kanayan cesetleri üzerinde yükselirken... Mağarada sakladığım o kitapları yok etsem de fark etmezdi, kalsalar da yok olsalar da tüm eski gerçekler yine keşfedilecek, tüm eski yalanlar yine yaşanacak ve kuşaktan kuşağa aktarılacak. Ne kâr ...’’
Atomculuk fiziksel dünyanın gerçekliğini, çoklukçu bir teori aracılığuyla Elea mantığının kaçınılmaz etkilerinden kurtarmak için ortaya koyulan son ve en başarılı prişimdir. Bu düşüncenin rakiplerine göre Anaksagoras'in tohumlarının sonsuz bölü nebilirliği ve niteliksel farklılıkları, sorudan kaçınmak gibi görünüyordu ve onlar da çözümü daha
Reklam
296 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsanlar
Bildiğimiz, alıştığımız, eskiden beri öğrenegeldiğimiz ve bizim için gayet normal olan binlerce şeyi düşünün. Ve hepsini bütün hal, hareket, alışkanlık, duygu, kural, dil, madde, varlık ne varsa unuttuğunuzu 42 yaşında yeniden doğduğunuzu hayal edin. Sıfırdan sadece düşünerek insan olmayı ve insan olmanın anlamınına dair bir yola çıkın. Matt
İnsanlar
İnsanlarMatt Haig · Domingo Yayınları · 20236,9bin okunma
Bana soracak olursan, düşünülür dünyanın sınırlarını iyi İdeası belirler, insan onu öyle kolay kolay göremez. Görmek istiyorsa, dünyada iyi ve güzel olan her şeyin aslında ondan gelmiş olduğunu anlamak zorundadır. Çünkü ışığ yaratıp görülür dünyaya pay eden odur. Düşünülür dünyada ise adalet ve anlayışın kaynağıdır. İnsanın ruh ve madde dünyasında bilgece hareket edebilmesi için onu görmüş olmas şarttır.
Sayfa 384
Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi'nde de dille ilgili bilgilere yer vermiştir. "Kunlar Çağında Türk Edebiyatı” bölümündeki şu sözler Türkçenin teşekkülüyle ilgilidir: "Türkçenin Kunlar çağında teşekkül ettiğini kabul etmekte yanlış yoktur. Bir dilin temelli olarak kurulabilmesi için uzun bir siyasî birlik şarttır. Bu şart bizim
Atsız Türk Edebiyatı Tarihi'nin "Gök Türkler Çağında Türk Edebiyatı” bölümünde de Köktürk yazısı hakkında ayrıntılı bilgi vermiş ve dönemin dil özelliklerini de 14 madde hâlinde özetlemiştir. Eserin "Karahanlılar Çağında Türk Edebiyatı" bölümünde bulunan "Onuncu asırda Türk lehceleri" kısmı, 1940'ların başı için önemli dikkatleri barındırır: "Gök Türkler ve Dokuz Oğuzların hâkimiyeti çağında, Türk boylarının lehçeleri arasındaki ayrılığın pek az olduğu muhakkaktır. Çünkü mütemadiyen hareket halinde bulunan Türkler birbirleriyle daima karışıyor, yer değiştiriyorlar, sıkı teması hiç kaybetmeyerek birbirlerine dil bakımından tesir ediyorlardı. Bundan başka aynı siyasî hâkimiyet altında bulunmak da hiç şüphesiz lehçelerin ayrılmamasına çok yardım ediyordu” "Fakat 840 tan sonra 'devlet dışında' yaşayan Türklerin çoğalması ve Türklerin uzun müddet bir durgunluk geçirerek birbirleriyle olan girişmelerinin azalması lehçeler arasındaki ayrılığı çoğalttı. Daha önceki asırlarda bu ayrılıklara 'lehçe' bile denmeyip 'ağız' demek doğru olduğu halde, onuncu asırdan başlayarak bu ayrılıklar 'lehce' halini aldı." (Atsız 1943: 54).
Reklam
AMERİKANIN ORTADOĞU'YA SÖZDE DEMOKRASİ GETİRME ŞEYTANLIKLARI
Şimdi Amerika Birleşik Devletleri Büyük Ortadoğu Projesi'nde ki ülkeler, laik olsun, demokrasi olsun diyor.Irak'ta kurduğu düzene bakın. Tam laiklik ve demokrasi karşıtı bir düzen. Madde 7: İSLAM RESMİ DİN OLACAK,YASAMA YAPILIRKEN KAYNAK OLARAK ALINACAK, FAKAT İSLAM HUKUKU TAM UYGULANMAYACAK . Yani biraz bir tarafı memnun edeyim, biraz diğer tarafı... Irak Saddam döneminde laik bir ülkeydi. Kuzeyde de Kürtler istediği gibi yaşıyordu. Şimdi o zaman siz Saddam'ı neden deviriyorsunuz . Adamlar açıkça burada, siz bir din devleti kurun , ama birbirinizi de yiyin ki, ben Kuzeyde otonom bölgeyi istediğim gibi bölge ülkelerine karşı kullanayım. Ne diyorduk; Müslüman İsrail kurmaya çalışıyorlar. Müslüman İsrail derken neyi kastediyorduk ? İsrail 'in yükünü hafifletecek, bölge ülkeleriyle kavgalı olacak, o görevi verenlere ise zorunlu olarak bağımlı kalacak . Yani kendi başına hareket edemeyecekti.
Madde ancak imkân halinde (dunamei, potentia) bir öze sahiptir ve ancak form (energia, adus) sayesinde gerçeklik kazanır. Bu geçiş bir süreçtir, ama burada söz konusu olan, zaman içinde yer almamış olan bir süreçtir. Maddenin etkileyici (hareket ettirici) nedeni form­dur. Her hareketin ve olayın nedeni, amaç olmak bakımından form ve aynı zamanda ereğin kendisidir. Yani madde, kendi kendine hareket edemeyen, ama harekete getirilebilen (etkilenebilen) bir imkândır. Hareket etmeden ve hareket ettirilme­ den harekete getirilebilen biricik gerçeklik, katkısız bir form olan Tanrıdır. Madde ile Tanrı arasında hareket eden ve hareke­te getirilen sayısız varlıklar dizisi bulunmaktadır, Aristoteles'in doğa dediği şey işte bu varlıkların bütünüdür.
Madde, kendi başına hareket edemediği gibi, etkin olması da mümkün değildir. Bunu duyu dünyasındaki kendi tecrübelerimizle söylemek mümkündür. Dolayısıyla hareketi ve etkinliği veren bir ilk neden zorunlu gözükmektedir. Alemin varlığını açıklayabilmek için ezelî ve sonsuz güç sahibi bir varlık gerekmektedir. Madde, ezelî olsa bile, sonsuz güç ve daha önemlisi sonsuz bilgiye sahip olduğu söylenemez. Algıdan yoksun olan maddenin kendini idrak etmesi ve bilgiyle donatması mümkün değildir. Demek ki, ilk neden'in hem ezelî hem de sonsuz güç ve bilgi sahibi olması gerekmektedir. Locke'un 'ilk neden' düşüncesi. Aristoteles'in 'hareket etmeyen hareket ettirici' fikrine; bilgi ve gücü önceleyen bir yaratıcı fikrinden dolayı da, 'düşüncenin düşüncesi olarak Tanrı' görüşüne göndermektedir.
Sayfa 108Kitabı okudu
Schrödinger Denklemi'nin olasılık dalgasına gelince, o da elimizdeki bilgilerin sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Madde, dalganın belli bir noktasında kendiliğinden ve rastlantısal bir şekilde değil, bir şey onu orada ortaya çıkmaya mecbur ettiği için beliriyor ve bu sebebin bilinmemesi onun var olmasına engel değil. Olasılıksal hareket, mikroskobik düzlemde sebep-sonuç ilişkilerini görmekteki yetersizliğimizden doğan bir yanılsama sadece. Fakat gerçeklik olasılıksal değil, determinist çünkü 'Tanrı zar atmaz'..."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.