Demokrasinin halkın sesi olduğu iddiası ise çok iyimser bir görüştür. Halkın kendine özgü bir sesi yoktur.
Büyük mücadeleler, fâni insanların değil, ebedi olan düşünce ve bunu sürdüren halkın işidir.
Eğer petrol fiyatlarını kontrol etmezseniz çok ucuza petrol satarlar ve yeni endüstri kârlı ol maktan çıkar. Oysa bu geçişin sağlanabilmesi için petrol fiyatlarının mutlaka kontrol altında tutulması gerekir. Onun için ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'ni gerçekleştirmeye ve petrol fiyatlarını belli bir düzeyin üstünde tutmaya mecburdur.
Batıdaki istihbarat teşkilatları mesela bir sağcı bir solcu, bir faşist bir komünist örgüte sızarlar, onu kullanırlar. Sağcıyı solcuya, komünisti faşiste öldürtürler, öldüren adamlar da kendi davasına hizmet ettiğine inanırlar. Bu işler böyle yürür. Kullandıkları adamlar bunun farkına bile varmazlar ve istihbbarat teşkilatına çalıştıklarını da bilmezler.
Büyük güçler, etkinliklerini siyasî sınırları içine hapsedip, başkalarının keyiflerince davranmalarına izin vermezler. Çünkü büyüklüklerini, sınılarını aşan etkinliklerine borçludurlar.
Dünyada oluşan yeni güç dengelerinin fay hattı Türkiye’den geçmektedir ve ülkemiz birinci derecede siyasî deprem kuşağındadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda oluşturulan rejimin, kendi hür irademizle ve bizim amaçlarımız istikametinde oluşturulduğunu söyleriz. Bunun aksini iddia etmek yasaktır ve iddia edenleri sıkıntıya sokar. Ama şunu söyleyebiliriz: Bu rejim, galiplerin, özellikle İngiltere’nin bölgede oluşturduğu siyasî yapı ile uyum içindedir; en azından bu yapıya ters değildir.
TÜRKİYE, aç yaşayabilir ama düşmansız yaşayamaz.
