Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ceyda

Ceyda
@marceline00
Gücümün ve zayıflığımın karşı konulmaz yasasına uyuyorum diye zalim sanma beni. Senin yüreğin yaralandığı vakit, benim kabına sığmayan yüreğim de seninkiyle birlikte kanar. Muazzam küçük düşmüşlüğümün sevinciyle senin sıcak canının içinde yaşıyorum ve sen benim canımın içinde öleceksin; pek tatlı bir ölümle. Elimde değil; ben sana yakınlaşırken sen de başkalarına yakınlaşacaksın ve aslında aşktan başka bir şey olmayan o zulmün sevincini öğreneceksin. O yüzden bir süre beni ve bana dair şeyleri tanıyıp bilmek isteme; fakat şefkatli ruhunun bütünüyle güven bana.
Reklam
Deniz "öylece" duruyor, orada, yazda. Hayat öylesine caydırıcı ki, korkuyorum Sevgilim... bu dünyayı ben uydurdum desem, sonrasını diyemiyorum. Sevgilim, günün belli saatlerinde seni deniyorum.
Sevgilim, sen bunu aldığında -ki mektup denemez buna- umarım bağışlarsın beni: yazamadığım mektuplarda biriktirdim kederimi. Sevgilim İstanbul'da yaz bitiyor, bu güz gecelerinde ben, sardunyaların arasında senin getirdiğin mumları yakıyorum. Bir fotoğrafa bakıp "deniz" diyorum: Ne kadar dingin, nasıl sonsuz, olduğu yerde. Sevgilim beni bağışla, sana mektup yazamıyorum. Yüzümün bir yarısı acı çekiyor, mavi bir fotoğrafta, kızıl bir ufuk biriktiriyor kış için öteki yarısı coşkuyla ilgili değil elbet hayatım. Sevgilim seni bilmemenin kederli gölgesi altındayım

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben Tanrı'yı öldürdüm. Doğaüstü inançlarım yok ve nihilizmin içinde boğuluyorum. Neden yaşadığımı bilmiyorum. Nasıl yaşayacağımı bilmiyorum.
Hayatımızda, çok yakın olup da hiçbir şeyin aramıza giremeyeceği bir zaman oldu, bizi sadece küçük bir köprü birbirimizden ayırıyordu. Sen tam üzerine basmak üzereyken sana sordum: 'Köprüyü aşarak yanıma mı gelmek istiyorsun?' Sense daha fazla gelmek istemedin; sana tekrar aynı şeyi sorduğumda ise sessiz kaldın. O zamandan beri aramıza bizi birbirimizden uzaklaştıran, birbirimize yabancılaştıran dağlar, çağlayanlar ve daha neler girdi; artık bir araya gelmek istesek de gelemeyiz. Şimdi o küçük köprüyü düşündüğünde söyleyecek söz bulamıyor, hayretler içinde kalıyor, hıçkırıklara boğuluyorsun.
Reklam
Evet, Tanrı'yı bizler yarattık ve şimdi de hep beraber onu öldürüyoruz.
Eğer seni kendime yasaklarsam, bütün varlığını korkunç bir sansüre uğratmış olurum..
Çünkü onlar söylediklerine gerçekten, kalpten inanıyorlar. Bütün o çürümüş fikirlerine gerçekten inanıyorlar. Senin doğru düşüncelerin ise sadece dudaklarından dökülüyor ve kimseyi ikna edemiyor
Ah beni sadece bir heykel gibi öylece dururken gördün, hepsi bu. Ama insan birinin aklındakini öğrendiği ve kendisininkini de ona gösterdiği zaman onunla gerçekten tanışmış olur. Benim aklımdakileri öğren. Kendininkileri bana göster. Sonra gidip benimle tanıştığını söyleyebilirsin. Birbirimizi sınayalım. Eğer yanlış bir ilkem varsa ondan kurtulmamı sağla. Eğer senin yanlış bir ilken varsa söyle, yardım edeyim. İşte bu bir filozofla tanışmak demektir
Şimdi şurada olsaydı, şu koltukta sessizce otursalardı, yalnızca alevlerin sesini işiterek, yan yana atsaydı kalpleri. Gün, ay, saat, hafta, takvim işi zaman yani. Neye yarardı bunlar, neyi ölçebilirdi? İşte zihninin bütün hücrelerinde yaşamıyor mu o?
Reklam
Kimler tiksinti duydukları hayata kendi elleriyle son vermiş bir bakalım. Bilgeliğin en hakikatli dostları değil mi bunlar?
Sana sızacağım. Göğüs göğüse çarpışırken. Birlikte kuruyup birlikte ıslanırken. Alev alev değil, korun kendisi olacağım ve sadece sen yürüyebileceksin üzerimde, çıplak ayaklarınla. Vereceğin her nefes, yanan vücuduma serin bir rüzgar olacak, yaralarım dudaklarınla kapanacak. Cennetinden gelip bana cehennemi unutturacaksın.
Yarın, her şey yeniden başlayacak. Göreceğiz. Belki de öldürüleceğiz. İşte o zaman, bu mektubu bitirmeye gerek kalmayacak. Sana kendim fısıldayacağım, yazacaklarımı. Kâğıt ve kalem yerine, gözlerimiz dokunacak birbirine.
Gülümsüyordum. O gülümsediği için. Sakinleşiyordum. O sakin olduğu için. Artık korkmuyordum. O bana "Korkma dediği için. “Üşüme!" diyen bir annenin sözünü dinler gibi. “Olur, üşümem" diyordum. "Gerekirse donarak ölürüm ama üşümem"
Gözlerinden ayırmıyordum gözlerimi. Başka bir yere bakarsam canım yanacakmış gibi geliyordu. Sadece onu görüyordum. Başka kimseyi istemiyordum. Kelimelerini dinliyordum. Ağzından çıkan harfleri. Söyledikleri bir yerlerde yazıyormuş gibi, konuşmasındaki virgülleri, noktaları görüyordum. Kelimelerinin arasındaki boşlukları. Gülümsüyordum. O gülümsediği için. Gülümseyerek konuştuğu için. Sakinleşiyordum. O sakin olduğu için. Artık korkmuyordum. O bana "Korkma dediği için. “Üşüme!" diyen bir annenin sözünü dinler gibi. “Olur, üşümem" diyordum. "Gerekirse donarak ölürüm ama üşümem!"
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.