Birbirinden güzel masalların anlatıldığı. Aşıklık geleneği ve tarihte yolculuk imkanı sağlayan bir kitap. Dili oldukça sade. Karakter betimlemeleri ve kahramanların psikolojik durumlarını anlatması çok güzel.
Özellikle son bölümü beğendim. Bir padişahın (Fatih Sultan Mehmet'in babasının) ölümü ardından yaşanan olayları anlatan bu bölümde yazar okuyucuya karakterlerin yerine kendilerini koyabilme fırsatını vermiş.
Nicedir düş görmüyorum. Her şey gündeliğin soğuk, tekinsiz yüzüne çarpıp kırılıyor. Büyülü masallar yok. Sert bir hakikat duygusu yön veriyor hayata. Büyümek insana yapılmış bir haksızlık.
Anlatsam inanmazlar oğul, masal derler, Masala inanmazlar,
masalı yalnızca dinlerler, sanki hakikati bilirmiş gibi,
sanki hakikatin sırrına ermiş gibi,
masala inanmayan gerçeğe inanır mı?
Andersen'den masallar öğrettiler sana, Danimarkalı Andersen'in yazdıklarını ezberleyip çocuğuna anlattın. Bir varmış bir yokmuş diye iki çelişkili cümleyle hayata başladı yavrun. Oysa Kur'an kıssalarından anlatmalıydın, yaşayıp ve onun yolunda ölen kahramanları tanıyıo örnek almalıydı. Büyüdüğünde Süpermen değil Hz. Hamza, Hz Ömer olmayı hayal etmeliydi. Sindrella, pamuk Prenses değil, Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatıma olmayı hayal etmeliydi. Evlenirken Sindirella'nın elbisesini giymeyi hayal etmek yerine, iman elbisesi olan tesettür hayallerini süslemeliydi.