Artık bize yol göründü… Rotamız Gazze… Ruhumuz Kudüs… Refikimiz Allah(c.c)…
Kafesin içindeki kuşu Filistin topraklarında özgür bırakmanızı istiyorum. Bu kuş, özgürlüğü Filistin’de yaşasın.
Reklam
Furkan, Mavi Marmara Gemisi’nin en genç gönüllüsüydü. Gençlerimiz Furkan’ı tanıdıkça, Furkan onların hayatına girecek, sevecekler onu… Özleyecekler… Özenecekler ona…. O, ince ruhlu, duyarlılık sahibi bir gençti…
"Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik.Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük.Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlup olduğu zaman ona katil denilir?" "İngiliz kanıyla Türk kanı bir mi madam?" "Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi , bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır."
Vhalla tenindeki morluklara ve çiziklere baktı. Doğruydu;darmadağın olmuştu.sargıların altındaki kırmızı,sarı,mor ve mavi renklerdeki derisi garip bir gökkuşağını andırıyordu.yaraları O kadar yoğundu ki teninin normal renk tonunu Göremiyordu.
insan gözü sadece üç rengi algılayabilecek bir sisteme sahiptir. Bu üç renk; kırmızı, yeşil ve mavidir. Tasarimalarn ve photoshop kullananlarin da çok iyi bilecegi RGB (Red (kurmizi), Green (yesil, Blue (mavi)) sistemi de ayni mantiga dayanir. Yani tüm gördügünüz renkler aslinda sadece bu üç temel rengin birbirleriyle olan etkilesimlerinden olusan varyasyonlardan ibarettir. Görme gibi çok önemli bir duyunun, aslinda sadece üç farklı renge duyarlı reseptöre sahip olması size bir miktar şaşırtıcı gelebilir. Eğer bu üç rengi algılayan reseptörden birinde bir sorun olursa renk körüğü dedigimiz durum ortaya çıkmaktadır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Hemoglobine kırmızı rengini veren oksijendir. Oksijen olmadan kan simsiyah bir renge dönüşür, işte bu yüzden cildimizin yüzeyindeki damarlar mavidir; az oksijen aldığından kan buralarda koyu renklidir. Yine bu yüz den boğularak ölen birinin cildi gridir. Herkes tarafından bilinen bir olgu: siyanoz yani morarma, "koyu mavi" demek olan Yunan "kuanos"tan gelir..
Sayfa 331 - Doğan KitapKitabı okudu
İşte devlet gidiyor. Siyah parlak makam otomobilleri, azarlayıcı anonslar, döne döne yanan mavi kırmızı ışıklar, devlet gidiyor, hızlı bir sürüngen, korkutarak insanları, kutsal kitaplar nasıl korkutursa öyle.
100 Soruda Türkiye Sanatı Tarihi
"İskender lahdinde hareket halindeki insan figürünü, sadece bir araç olarak kullanan ve insanın iç dünyasını dile getirmeyi fazla düşünmeyen klasik Yunan sanatının karakteristik bir örneğini buluyoruz. Bu eserin diğer ilginç bir yönü heykellerin üzerindeki boya2yı kısmen korumuş olmasıdır. Gerçekten de Yunanlılar heykellerini, bugün gördüğümüz gibi, sadece yontulmuş taş malzeme olarak bırakmazlar, fakat kuvvetli renklerle boyarlardı. Belki de bugün fazla ruhsuz bulduğumuz bu eserler, üzerlerindeki renk sayesinde daha canlı bir görüntüye sahip olmuşlardı. İskender lahdi üzerinde kırmızı, mavi, sarı gibi başlıca renklerin kullanıldığını görüyoruz." #doğankuban #türkiyesanatıtarihi #iskenderlahdi
Selçuklu devri çadır tasvirleri, eğlence sahneleri, gömülme adetleri, kıyafetle­ ri, mimari tasvirleri, tabiata verilen önem bu minyatürlerde ekspresyonist bir anlatımla sunulmaktadır. Kuwetli kırmızı, mavi ve siyah renkler kullanılmıştır. Stilize üslOpla işlenen Varka ve Gülşah minyatürlerinde Beyşehir Kubadabad Sarayı çinilerinden tanıdığımız, kökü Uygur resmine kadar uzanan yuvarlak yüzlü, uzun örgülü saçlı, çekik badem gözlü, keman kaşlı, ufak ağızlı tipler görülür. Renkli kaf­tanlar giymiş ve hareketli canlandırılmışlardır. Bu figürlerin çok benzerleri İran'da Rey merkezinde yapılan minai seramiklerde görülür.
Sayfa 188
Reklam
Mavi hap mı, kırmızı hap mı?     
Şimdi ben ahlatın başında, yirmi yaşımda.
Ahlar ağacı gibi. Rengârenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi, mor, kırmızı ve yeşil. İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim. Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlar ağacıyım, gibisi fazla. Başka bir şey istemem; Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, Hesabımı tam vermekten başka.
Sayfa 21 - Metis Yayınları
Bir soruya yanıt verme hızınız, düşünme biçiminize bağlıdır. Ani bir parıltı ya da ışık patlaması gördüğünüz yolunda basit bir yanıt vermeniz gerekiyorsa, bunu oldukça hızlı yapabilirsiniz (parıltı için 190, patlama için 160 milisaniye). Ama bir karar vermek durumundaysanız (“parıltı kırmızı mıydı, yoksa yeşil mi?”) bu sürelerin üzerine onlarca milisaniye eklemeniz gerekir. Gördüğünüz şeyi isimlendirmeniz de istenirse (“Mavi bir parıltı gördüm.”) süre daha da uzar.
Bir kadın gördüm.Ulu bir dağın tepesinde,ıssız,sessiz duruyordu.Yüzünü yağmura vermişti.Yağmur muydu,ırmakların,gözelerin suyu muydu,kan mıydı,gözyaşı mıydı yağan,bilemedim. Bir oğlancık gördüm:Kanlı bir denizin kıyısında kumlara uzanmış yatıyordu.Dalgalar usul usul yıkıyordu ayacıklarını.Tekmil hareketsizdi,sessizdi,laldi.Ölü müydü uykuda
Sayfa 135Kitabı okudu
“Sen beni unuttun mu ki? diye sordu Gökçen tatlı tatlı. Zorla araladığı gözlerini derin mavilerden çekmedi. Çekmek de istemiyordu zaten. Sonu bu maviliklerde boğularak olacaksa buna razıydı. Bu mavi tekti. Derin maviliklerin içinde kendi kanının yansımasını görebiliyordu. Tıpkı mavi gökyüzünde dalganın kan kırmızı bayrağını izlemek gibiydi. Şu dünyada gördüğü son şey bu görüntü olacaksa buna da razıydı. “Unuttum,” diye mırıldandı. “Niye ki?” “Yaşamak için,” dedi. Zorla bir nefes aldı. “Eğer unutmazsam ölürdüm.” “Neden?” diye sordu Gökçen bu sefer. “Özlemekten,” diye mırıldandı. Kalbi acıdı. Ama göğsündeki yaradan mı yoksa içindeki yaradan mı, bilemedi.
Sayfa 307 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.