"Ah çaresiz kadınlar neler çekerlermiş! Biz erkekler onları kukla yerine kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine engel oluruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek, hiç tanımadığı bir başka erkeğe rast gelse yüzüne bakmaz , söz söylemez ancak tanımadığı ve hiç başka defa görmediği bir kadına rast geldiği gibi, gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymayız. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkarız."
Yalansız bir hayat. Bu cümle zaten bir yalandı. Güzel şeylere güzel, kötü şeylere kötü denir. Bu da bir yalandı. Her şeyden önce güzeli güzel diye çağıran kalbin yalanı olamaz mıydı?
Mustafa Kemal Dünya kadınlarına hitaben şu tarihi konuşmayı yaptı:
"Türk kadını hiçbir alanda erkeklerden geri kalmayacak.
Türk kadını hiçbir alanda Avrupalı kadınlardan geri kalmayacak.
Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.
Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, kılık kıyafette başarıdan çok, bilgiyle, kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır.
Türk kadını, dünya kadınlarıyla el ele vererek, dünya barışı için, dünya huzuru için çalışacak, buna emin olabilirsiniz."