Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mavi Okur

Mavi Okur
@maviokur17
O gemi bir gün mutlaka gelmeyecek...
Öğretmen
Yüksek Lisans
233 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Bana seslen, senin sesin geceyi kelebeklerle süslüyor. Bana bak, senin bakışın bana yuva oluyor. Ey aydınlık! sabahı gülümse bu upuzun gecenin ardından. Senin gülüşünün her mucizesi beni kendime bigane (yabancı,ilgisiz) yapıyor. Ey huzurun mavisi! Benim kurumuş çölüme yağmur ol. Seher vakti, bahçem ağaçlarım sana yuva yapacak. Ey peyderpey mutluluğum! Yemyeşil ovalarıma yağmur ol. Beni mest-u harab eyle, senin harabın beni viran ediyor. Sen kıvılcım ol bütün siirimi ateşe ver, yak. Ben, kadim bir aşkı efsaneye dönüştüren bir ses, bir nevayım. Perişan ol, o fırtınalı gecelerden de daha perişan. Meltem, benim viran şehrimden saçlarına tarak yapacak.
Reklam
Hayatımı kaybettim ama ölmedim henüz. Bıçağın kemiğe dayandığı yerdeyim Gözlerimde ürkek bir bakış, şehla şehla. Gökyüzünden şarkılar düşüyor Şerefesine bir caminin Hangi uzak vadide, hangi tepenin sınırlarında Hangi çölünde dünyanın Hangi tuzlu suyunda, acı gölünde Nerede kazarlar kabrini, Ömrü dünya kabrinde geçenin? Ölmedim henüz ama
Serum kokulu koridorlarda sürüklediler, henüz yaşım on yedi bile değildi. Deli çağıma varmadan çağlamıştı bedenimin ağrılı yanları. Kelime haznemin en özel köşesi hastaneye aitti. Acil, ilaç, doktor, hemşire, reçete, acil, ameliyat... Ameliyat! Yüzü kireç gibi olmak deyimini de bu zamanlarda öğrenmiştim. Ameliyat... Serum kokulu koridorlarda

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günün en hüzünlü vaktine yürüyor Akreple yelkovan. Akşam suları, ikindi artığı anlar. Günün sürüklenişi ve kapanış seremonisi. Sıkıntı başrol, hüzün yağmur, keder iç yangını Ve ben seni hep bu anlarda aradım.
cevap olabilir misin sorularıma? hislerin hangi kara parçasının hacmi ile denk düşer? kaç okyanus eder gözyaşların? kaç kıtaya yayılır sevdalılığının tortusu? hangi dağların dumanı olur gözlerindeki uçuşmayan ve giderek bulutlaşan sisler? yanardağları da yakar mı kalbinin yangını? alev alev söndürür müsün dokunduğun her yeri? dikenlerin bir gül eder mi sonra? yağmur olabilir misin çölü cennet sayanlara? sarışın yapraklara not olup düşebilir misin avuçlarına sevgilinin? zaman olabilir misin mesela? zamanı akreple yelkovandan kurtarabilir misin? gece olabilir misin? karanlığa sarılmayı, siyahla hemdem olmayı başarabilir misin? kurda kuşa yem olmadan kurtla kuşla aynı yolda yürüyebilir, balıklardan hatır sorabilir misin? karlı dağlara baharın kokusunu yayabilir misin? gidebilir misin mesela, kaf dağına, anka kuşunun yuvasına? barış olabilir misin her zaman, en keskin haliyle yaşanırken savaşlar? gözyaşı olabilir misin, gözyaşlarının bile para ettiği diyarlarda? güneş olabilir misin, bebeklerini gözlerimden alan? seyyah olabilir misin bilinmez diyarlarda? çiçek çiçek, hülya hülya dolaştırabilir misin düşlerimi? ağaç olabilir misin, tundralarda? peki ya sûrur olabilir misin dudaklarında bir sürgünün? son isteğine cevap verebilir misin, cellata boyun verecek olan canlı cenazenin? intihara korkana idam urganı olabilir misin? bir gülüş olabilir misin, gamzesi dahi olmayan çeşit çeşit suratlarda? sorularım çok cevaplarım olabilir misin?
Reklam
sema bisehap, baransız kaldı gözlerim hüzün maviye, gözyaşı gökyüzüne yakışmıyor anlıyorum ancak hangi eşiğe, nasıl damlayacak bunca acı?
Ufuk alabildiğine uzak düşlere. Hayalleri bıçak sırtı olan bir çocuğum hâlâ. Pamuk şekerinden öte gitmiyor isteğim. Ne bir aşkın deliliği var üzerimde ne bir yalnız kalma korkusu. Senelerdir var olan bozulmamış hislerle dünü gün, günü yarın ediyorum. Beklentisi olmayınca insan mutlu olurmuş diyorlar. Beklentide bulunmayıp mutlu olmayı dahi beklemiyorum. Yalnızlıkla yalnızım. Ne yöne baksam aynı tonu siyahın. Mavi gibi bir asilzadeyi harcamaktan hicap duyuyorum. Tek hasretim en karanlığına siyahın. Kocaman bir ah feryadına sığdırıyorum eyvah'larımla var olanlarımı. Kimseye sormuyorum ama biliyorum ki dönüşü yok bu yolculuğun. Kapkara sularda kapkara mehtaba kapkara düşler anlatmak. Oysa yalnızca renklerin dünyasında yaşamak isterdim. Nar çiceği rengi olsaydım ve güneşin yaydığı tebessümü yaysaydım bakanlarımın yüzüne ilkyazda. Ya da bir yeşil olsaydım tüm güzelliklere gebe. Biraz turuncu, mor mesela. Sarı olsaydım güneşten düşen damlalar gibi. Beyazdan tanısalardı beni... Aşk'a rengini ben verseydim mesela kırmızı kırmızı... Oysa ben siyah oldum. Siyahı yakışırdı bana hayat. Sır gibi. Elem gibi. Bir hüznün eşiğinde bıraktı beni. Hazan mevsiminin baş yaveri ilan edip beni, bir pınar başından akmasını beklememi, öncülük etmemi istedi hüzün yağmurlarına. Hiç iyi şeyler olmadı. Gözlerimin karalığı karanlığı oldu hayatımın. Renkli gözlüler renkli mi bakıyorlar acaba hayat? Pamuk şekeri deyince pembe yerine siyah çağrışıyor değil mi?
mavi bir düş ve yorgun saatler raya düşen bir tren sesini duymadık günebakan çiçeğimiz olmadı bu saatlerde damlalar bulutlara sıkışmış gibi saklıyorlar kendilerini, uzun yollara çıkmamak adına hazana esir yapraklar çaldı az evvel kapımı kırk yıl hatrı olan kırgınlıklarla çalakalem bir kahve içmek için sırların sırra kadem bastığı çukurların gayya kuyusu olduğu rüyaların bilinç altına işlediği özlemlerin hançer hançer gönül defterine saplandığı umutların kaldığı yerde kalmaya devam ettiği bu saatlerde, hiç düşmedi sinemize mutluluk...
Beklemek doğru mudur, bilmiyorum. Zira bir yerden sonra küf kokuyor beklemek denilen eylem. Bekleyen kurtlanıyor da beklenene hiçbir şey olmuyor. Söylenemeyen sözler için mi bekler insan? Bu sonuçsuz uzun bekleyişlerin mantıklı bir sebebi olmalı. Kalbin sebebi vardır elbette. Ki beklemeyi sever kalp; çünkü acı çekmek, mutlu olmak kadar besindir onun için. Ancak bir bütün olarak bakıldığında insan sağlığına zararlı bir iştir, beklemek. Ki insan neyi beklerse o gelmez. Gelse bile vaktinden çok sonra açan bir çiçek gibidir. Geç açar, tez solar!Ve her şey bir kenara; bilinen en genel gerçektir gidenin dönmeyeceği. Beklemek neye kazanç sağlar ki?
Eylül yağmurları bile düşmedi sineme Yapraklar sararmadı. Doğmadı bir gece ay benim için. Yıldızım sahiplendi ve gökyüzüm Herkes mi aşığıydı mavinin? Her şeye ve herkese ışıl ışıl parlarken Bana simsiyah görünmesinin bir sebebi olmalı! Şarkı söylüyor, 'bu dünya cennet değil!' Yine de hüsran olmamalı her günün sonu Bir vazife olmamalı yorgunluk, argınlık ve kırgınlık Benim içim de düşmeli yağmuru eylülün Bazı yapraklar bana düşmeli Mavi gülümsemeli değil mi herkese olduğu kadar Bana da... Ki en çok maviye yakışmaz mı gülümsemek Aya siyahın, eylüle sarının yakıştığı gibi... Gelmesini beklemiyorum artık hiçbir trenin Beklemek umutsuzluktur, kazındı zihnime. Bir mavi biraz yağmur, ayı bıraksalar Dost niyetine.