O dönem Agustín Foxá ona, "Eskiden bir yazar ve siyasetçiydin Rafael," der. "Bundan böyle yalnızca bir milyoner olacaksın." Foxá bir yazar, siyasetçi ve bir milyonerdir, ayrıca Sánchez Mazas'ın hayatından çıkmamış olan sayılı dostlarından biridir. Aynı zamanda nüktedan bir adamdır ve çoğu nüktedan gibi sıklıkla haklı çıkar. Halasının mirasını aldıktan sonra, Falanj'ın Politbüro üyeliğinden kurucu meclis avukatlığına ve Prado Müzesi Yönetim Kurulu Başkanlığına kadar, Sánchez Mazas'ın çeşitli siyasi görevler üstlendiği doğru olsa da bunların zamanını pek işgal etmeyen, kırklı yılların ortalarından itibaren sıkıntılı bir angaryadan sıyrılırcasına birer birer bıraktığı, daima ikincil ve sözde görevler olduğu da, zaman ilerledikçe kamusal hayattan silindiği de doğrudur. Öte yandan bu durum, kırklı ve ellili yıllarda Sánchez Mazas'ın gizli Franco muhaliflerinin arasına katıldığı anlamına da gelmemelidir; onun, rejimin ona ve İspanyol hayat tarzına dayattığı düşük entelektüel seviyeyi ve vasatlığı küçümsediğine şüphe yok ama o yaşantının içinde kendini kötü hissetmiyordu, yeri geldiğinde, hem tirana hem de onun —zevksizliği ve aptallığı yüzünden özel hayatında yerden yere vurduğu— karısına yönelik en yüz kızartıcı kasideleri uluorta düzmekten geri kalmıyordu, ayrıca meşru bir hükümeti yakıp yıkarak hayalini kurduğu şairler ve Rönesans liderlerinin heybetli rejimini değil de dolandırıcıların, yontulmamışların ve serserilerin sıradan hükümetini kuran savaşı ateşlemek için var gücüyle gayret göstermiş olduğu için de pişman değildi.
Gördüm o meclis içinde bir sevgili Kıymet gören bir güzel suretli Pek gözde, pek ünlüydü Lâkâbı Bâde, aslı üzümdü Güneşe delil olmuş sıfatıyla kendisi Cem'in dölü, Cemşîd sülalesi O seçkin Süheyl Yıldızı'nın Şarap'ı Sohbet içinde, yanında nice ahbabı Toplanmış sohbetinde, kadeh gibi Tastamam Rakı, Boza ve Hurma Şarabı İçtikçe içince meclis harâretlendi, Şarap, sarhoş olup coştu, dile geldi
Süheyl Yıldızı Güney yarım kürede bulunan parlak bir yıldız. Özellikle Yemen'den daha iyi gözlenir. Bu sebepten Süheyl-i Yemani olarak da bilinir. Bu yıldız o denli parlaktır ki o doğduğunda güneş de, ay da sönük kalır denir. Böylelikle Fuzûlî şarabı
Reklam
Hikmet Çetinkaya
Şeriat Pazarı'nı yazdığında 1997'ydi. İrtica'nın Kara Yüzü'nü tee 2002'de yazdı. Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'ni yazdı, 2004'te ... Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'nin ikinci cildini yazdı, 2005'te. Kuzu Postunda Kurt'u yazdı. Soros'un Çocukları'm yazdı.
Sayfa 14 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
Oyunuzu kullanmadan önce şunu düşünün: Atanız sayılan ilk Meclis, Anadolu'nun ortasında sıkışıp kaldığı bir dönemde işgal askerlerini yurttan kovmuştur. Oturduğunuz koltukları borçlu olduğunuz bu halk, bu cumhuriyeti emperyal baskılara direnerek kurmuştur. Milli iradeye mi, Amerikan baskısına mı boyun eğeceksiniz? Soru bu... Cevabı siz vereceksiniz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından alınacak en zor kararlardan bir tanesi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zor karar alabilen rejiminde (meclis hükümeti sistemi) alınmıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kolay karar alınabilen rejimi olan Başkanlık Sisteminde bile bugün hiç kimese böyle bir karar almaz, alamaz! O karar İstiklâl Marşı'nın kabulüdür. Eğer önümüzde bir Sakarya Muharebesi olmasaydı.. Yunanlılar Polatlıya kadar gelmeseydi bugün Korkma diye başlayan bir İstiklâl Marşı'mız yazılmış olsa bile Millî Marş olmayacaktı.
Reklam
3 Temmuz 1908’de başına buyruk bir binbaşı, devrimci bir manifesto yayınlayarak tek taraflı bir girişimde bulundu. 23 Temmuz’da İTF lideri Enver Paşa, Aralık 1876’da ilan edilip sadece 3 ay sonra iptal edilen Osmanlı anayasasının yeniden yürürlüğe koyulduğunu ilan etti. İsyan çok kısa sürede Balkanlar’daki Osmanlı ordularına yayıldı. Enver’in bu beyanatından bir gün sonra Sultan Abdülhamit meclis seçimleri yapılacağını duyurdu. Ordusu isyan eden diktatör teslim olmuştu. Bu bir askerî darbe mi, yoksa bir halk devrimi miydi? Devrimin başını ordu subayları çekiyordu. Rejim ordusunun askerî disiplini, bu kez tersinden işlemişti: Erler ayaklanmamış ama subaylarının hükümete karşı harekete geçme emrine riayet etmişlerdi.
Kadın heykellerini gören halk ne demez hem? Azdı bu meclis üyeleri, demezler mi?
Fransızca konuşan bir aydın ve İstanbul'daki meclisin başkan vekili olan Ruhi Halidi bir Arap milliyetçisi değil bir Osmanlı liberaliydi. Kendisi Siyonizmi dikkatle tetkik etmişti, hatta hakkında kitap yazmış ve onun bir tehdit olduğuna karar vermişti. Mecliste, Yahudilerin Filistin' den toprak satın almalarını engellemeye çalıştı. Ailelerin en zengin üyesi olan Ragıp el-Naşhaşhibi de Meclis'teydi ve "Tüm enerjisini Siyonizm tehdidini ortadan kaldırmak için harcayacağına" söz vermişti.
Sayfa 634 - E-kitapKitabı okudu
Fasl-ı bahar erdi güle bülbül mülâkidir yine Meclis o meclis mey o mey sâkî o sâkîdir yine
Reklam
youtu.be/2Sfy4Hbz6NY?si=... Hazer kıl! Kırma kalbin kimsenin cânını incitme! Esîr-i gurbet-i nâlân olan insanı incitme! Tarîk-i ışkda bîçâre-i hicrânı incitme! Sabır kıl her belaya, Hâne-yi Rahman'ı incitme! Felekde hâsılı insan isen bir cânı incitme! Günahkâr olma, Fahr-i Âlem-i Zî-şânı incitme! Elini çek meyl-i
Abdülhamit, Osmanlı'da iki kez meclis kapatan, tarihimizin ilk anayasasını kaldıran, 13 Nisan 1909'da seçilmiş Meclisi Mebusan hükümetine karşı - ki o meclis Misakı Milli ilan edecek meclisti- Taksim Topçu kışlası'nda üstlenen alaylı subaylar, paşalar ve Volkan gazetesi çevresinde toplanan şeriatçıların desteğiyle darbe yaptıran ilk hükümdardır. Bu toprakların ilk darbecisidir. Diğer bir ifadeyle bu toprakların ilk darbecileri islamcılardır.
Bölüm 2 SÜRGÜN
Böcüzâde, Cumhuriyet Devri'yle birlikte ülkenin nasıl toparlandığını aktarırken; çocukken bir göle bir damla şarap düşmesi halinde göl kurusa bile orada meclis kurulmasının caiz olmadığını, depremlerin günahlar nedeniyle yaşandığını. yağmuru meleklerin yağdırdığını anlatan vaizleri dinlediklerini anımsıyor ve defterine şöyle not düşüyordu, "Şimdi hiçbir hoca kılıklı, kıyafet giyip kendi kendine kürsülere çıkıp hurafe yayamıyor."
Sayfa 27 - Masa KitapKitabı okuyor
MENŞEVİKLER, BİR "BURJUVA" DEVRİMİ TARAFTARIYDILAR; YÜKSEK BURJUVAZİYE BAZI TAVİZLER VERİLMESİNİ KABUL EDİYORLARDI. KURUCU BİR MECLİS OLSUN, BAŞIMIZDA DA İNGİLTERE'DEKİ KRAL GİBİ ÇAR OLMAYA DEVAM ETSİN DİYORLARDI. YAVAŞ YAVAŞ KAPİTALİZME. BÜYÜK ÇİFTLİK SAHİPLERİNİ KORUYAN BİR SİSTEME, SONRA DA SOSYALİZME DÖNÜŞECEK BİR "KARMA EKONOMİ"Yİ SAVUNUYORLARDI ...
'Uşşaqi hezîn û bênewa bûn Xel teşne Huseynê Kerbela bûn Meclis bi newayê zîr û bem bûn Memlû ji hewayê Zîn û Mem bûn --------- Aşıklar olmuştu yüreği kebap Kerbela Hüseyn'i tek eylerdi tab Meclisler dolmuştu ses seda ile Mem'le Zîn'in aşkı düşmüştü dile
Sayfa 316 - Nûbihar
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.