Arzu Kahraman cinayete maruz kalmış ve ölmüştür. Kimsenin ummadığı bir şey gerçekleşmiştir. Sebebi belirsiz bu cinayete kurban giden Arzu Kahramanın misafirlerinden olan Ahmet Arslan cinayet işlendiği sırada oradadır. Bu yüzden diğer konuklar gibi kendisi de şüpheliler arasındadır. Gazeteci bir kız olayı sorgulamak için köye gelir ve Ahmet Bey’
Bu kaçış neyin nesi?
Peki ya bu muhafazakarlık?
Peki ya bu merhamet?
Peki ya bu iyilik?
Peki ya bu dürüstlük?
Peki ya bu yeniden, yeniden ve yeniden ayağa kalkmalar?
Peki ya bu ölüp ölüp dirilmeler?
Çünkü biz ahirete iman ederiz, Müslümanız ve biliriz ki hayat bu dünya ile sınırlı değil.
Ölümü öldüremiyor, kabir kapısını da kapatamıyoruz. Öyleyse
Ekonomi bakanımız Zafer Çağlayan gazete okurken kol saatinin reklamını görmüş, meğer o sırada hayırsever Rıza oradaymış, sen zahmet etme abi, ben ayarlarım demiş, ayarlamış, biz bakmayalımmış faturayı kimin ödediğine, garanti belgesi kendi adınaymış filan.
Aslına bakarsanız, Zafer Çağlayan'ın suçu yok.
Hani, sünnet çocuklarına kol saati
Az ama öz bir kitap. 2. kez bitirmem 2 haftamı aldı.
"Gören gözler için yalnızca acı vardır."
Bu kitap maksimumun tanımı üzerine yazılmıştır.
İşe maksimum tanımıyla başlıyoruz. Sonsuzluk, belirsiz olduğundan dolayı zirve değer olarak alınamaz. Yani sonsuz hız diye bir şey yoktur. Eee maksimum sonsuz olamıyorsa bir değeri var demektir.
Kimse tutuklanmasaydı, şu anki amiral ve generallerin kaç tanesi general ve amiral olabilirdi?
Ben size söyleyeyim, sadece yüzde lO'u... Asrın iftirası ablmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki komuta kademesinin yüzde 90'1 terfi alamayacaktı. Terfi alması gerekenler tasfiye edilince, geriye bunlar kaldı. O halde şu
Ne oldu sana?” sorusunun önemli bir parçası da, “Sana ne olmadı?”dır. Hangi ilgiler, şefkatli dokunuşlar, rahatlatıcı davranışlar, yani hangi sevgiler senden esirgendi? Meğer ihmal de travma kadar zehirliymiş.”