Bu olgunlaşmanın sonucu, Edebiyat onda gelenekleşir ve asıl mesleğini aşar. Birtakım okullarda edebiyat öğretmenliği yapar. Bu edebiyat hocalığı, 1908’de İstanbul Darülfünunu Edebiyat Müderrisliğine geçişine kadar ilerler. Bu dönemdedir ki, Ferid Vecdi, Muhammed Abduh, Cemalettin Efganî’nin görüşlerini incelemiş, böylece aynı mefkure için İslâm dünyasının her tarafından yükselen sesleri şahsiyetinde derlemiştir.
asıl kurtarıcı kadro olan yeni bir nesil yetiştirmek...
Reklam
Çocukluktan atılmış marşımızın temeli
Osmanlılar için yenilginin tartılmaz ve ölçülmez bir çapa ulaştığı 93 harbi. «Rus» ve «Moskof» kelimesi, O’nda, her çocukta olduğu gibi, en vahşi, en barbar bir imaj olmuş, yaralı asker, kan, sönen ocak, batan saadet, kaybolan, giden ve geri dönmeyen baba, sabreden anne, boşaltılan şehir, göç, göç, göç... gibi acı çizgiler yığını bir dünyanın sancılarını doğurmuştur.
Önüne yeni ufuklar açar. Bu, çocuk denen sırçayı koruyan ilâçtır.
Her medeniyet, tabiatla olduğu gibi bir başka tabiat olan öbür medeniyetlerle bir ölçü içinde alışverişe girmek zorundadır; tam ilgiyi kesmek, tam teslim olmak gibidir.
Mehmet Âkif "İstiklal Marşı" hakkında ne düşünüyordu?
"İstiklal Marşı denince Üstad'ın gözleri büyümüş ve parlamıştı. Hastabakıcının yardımıyla doğruldu, anlatmaya başladı: "İstiklal Marşı...O günler ne samimi ne heyecanlı günlerdi! O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Binbir fecâyi karşısında bunalan ruhların, ızdıraplar içinde halâs dakikalarını beklediği br zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur." (Mehmet Akif Hakkında Araştırmalar, M. Ertuğrul Düzdağ, 225-230)
Sayfa 199 - Hikmet Neşriyat (10.Cilt)
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.