İnsanı geçmişe acındıran, geleceği önemli karşılamaya yönelten, bilincin mazi ve atiye uzanışı, onun bilmediği şeylerdi. Onun için geçmiş dün, gelecek yarındı: asla ertesi gün değil.
Eleştirilen en büyük hatası sevmezliğini göstermekte epey kaba oluşu, yakınlığını dağıtmaktaysa yeterince açık davranmamasıydı. Cisimlere renklerini verenin soğurdukları değil, yansıttıkları ışınlar olduğunu öğreniriz. Aynı biçimde insanlar ya kin ve düşmanlıklarıyla renklenirle. Özellik olarak iyi niyet hiç dikkate alınmaz.
Sessizliğin bazen tuhaf bir özelliği vardır; duygunun çerçevesinden kurtulmuş, aylak, çıplak bir ruha benzemek. Öylesi anlarda sözlerden daha etkilidir. Bunun gibi, az söz de, çoğu kez, bir yığın laf salatasından daha çoğunu söyler.
Gülüm ise kadınların erkekle eşit olmasını, evleneceği eşi seçme hakkını kullanmasını dillendiriyordu. Kocanın karısına şiddet uygulaması, onu aşağılayacak şeyler yapması ise asla kabul edilemezdi. En hayırlı erkeğin, karısına iyi davranan olduğunu her fırsatta söylüyordu.
Gülüm ise bir kadın ile ahlakının güzelliği için evlenilmesi gerektiğini söylüyor, güzelliğin ve zenginliğin geçiciliğinden dem vuruyordu. Kadınların toplum içinde ikinci sınıf sayılmayacakları, alınıp satılmayacakları, kendileri hakkındaki kararları kendilerinin verebilecekleri bir uygulama öneriyordu.