Seriye bambaşka bir soluk getiren bir kitap. Yaratıklar ve canavarlar değişiyor. Bu noktada gerçekten yazarın hayal gücüne saygı duydum. Benzersiz bir yeteneği var. Yeni yaratılan karakterler ve şehir çok entresan. Wardstone evrenine başka yaratıkların ve dünyaların girerek genişlemesine bayıldım.
Slither kan emici bir yaratık ama kendine has kuralları var. On üç düğmeli ceketi ve verdiği sözü tutması gibi. Onu zor bir görev bekliyor. Yaptığı anlaşmaya uyup çiftçinin üç kızını akrabalarına teslim edebilecek mi? Yol tehlikelerle, yaratıklarla ve kar fırtınaları ile çok çetin. Onun da canı kan istiyor..
Seri sona yaklaştıkça en sevdiğim seri olma yolunda hızla ilerliyor. Her yönden çok beğendiğim, okurken çok keyif aldığım muhteşem bir eser. Kimi zaman kabuslarıma bile giriyor :)
Düşmanlar birleşiyor, güçleniyor. Kahramanlarımız her geçen gün daha zorlu düşmanlarla karşı karşıya geliyor. Aydınlığın karanlığa karşı mücadelesi soluksuz sürüyor.
Serinin 10. Kitabında kahramanlarımızın yolu Todmorden kasabasına düşüyor. Bir nehrin ikiye ayırdığı kasaba pek de misafirperver değil. Halk hava karardıktan sonra dışarı çıkmaya bile korkuyor. Çünkü bu kasaba sırlarla ve tüylerinizi diken diken edecek yaratıklarla dolu.
“Bir ruhu nasıl ‘kullanabilirsin’?” diye sordu en sonunda. “Bu korkunç bir şey!”
“Sahiplerinin umurunda değil çünkü bu olmadan önce ölmüşler demektir. Ve yollarını bulmadan önce ölü ruhların
kafaları genellikle epey karışıktır. Ben sadece onlar bunu başarıncaya kadar enerjilerinin bir bölümünü kullanıyorum.
Yani aslında onları ödünç alıyorum.”
“Evleri... nerede?”
“Bu değişir. Bazılarınınki ‘yukarıda’, bazılarınınki ‘aşağıda’dır. Bazıları sessizce gökyüzüne çıkar; diğerleri bazen bir homurtu, bazen bir çığlık ya da ulumayla yerin dibine iner. Evleri nerede bilmiyorum, fakat oraya giderken
hiçbiri pek mutlu görünmüyor.”
Hem umduğum gibi hem de beklenmedik bir yan karakter kitabı oldu benim için. Şahsen Grimalkin i daha güçlü bekliyordum herhalde. Sürekli kaçış içinde olması ve sonu pek hoşuma gitmedi ama yine de heyecan ve korku dolu soluksuz bir maceraydı. Zaman zaman geçmişe dönmesiyle, Grimalkin'in gizemli hayatını da öğrenmiş oluyoruz ve geç tanıyıp çabuk yitirdiğimiz Thorne ile tanışıyoruz. Bakalım hikaye nasıl devam edecek.
Savaş Caster'a kadar gelip kapıya dayanınca mecburen Mona adasına kaçmak zorunda kalır Tom, Alice ve Hayalet. Ancak gelen mültecilerin çokluğundan bıkan ada halkı tarafından iyi karşılanmazlar. Zorluklara bir şekilde dayanmaya çalışırken karşılarında yine çok güçlü Karanlık düşmanlar bulacaklar. Macera tüm hızıyla devam ederken, hikaye solukları kesmeye devam ediyor. Okumaktan zevk alınacak muhteşem bir eser.