Tüm kimliklerimizi ve ünvanlarımızı kenara bırakıyor ve dahi bugün kavgasını güttüğümüz kabullerimizin Müslüman olmamızla ne denli alakadar ve ilintili olduğunu tartıyor muyuz?
Tartalım. Zira bu yaşam bize; karşılaştığımız, düşündüğümüz savunduğumuz ve yerdiğimiz meselelere ne kadar Müslümanca bakabildiğimizi, yani ne kadar bir İlah'ı ve onun ilahi emirlerini kabul etmiş ve tüm bunlara layığınca davranabildiğimizi göstermek için verildi.
Eserde; düne, bugüne ve yarına dair sorunları, tuzakları, bunlara karşı beklentileri, Müslüman bir bakışla işlemiş muhterem yazarımız. Yazılanlara hak verirken bir yandan da payımıza düşeni almamak mümkün değil.
Benim için bu okunası eserden geriye bir cümle kalsaydı:
"İmam Gazali söylüyordu: "Ömrün bitmiş, fakat sen yalvarmış yakarmışsın, sana bir gün daha verilmiş; işte şimdi öyle bir günde bulunuyorsun, öyle bir günde ne yapacaksan, her gün aynı gayretle o işe sarıl, öyle çalış, öyle ibadet et, öyle yaşa." cümlesi olurdu. Bu bakışla yaşadığımız hergünümüzü Müslümanca yaşamış olmamamız mümkün mü?
İslamı iliklerimize kadar, parmak uçlarımıza kadar özümseyip, düne Müslümanca bakmak bugünü ve yarını ise Müslümanca yaşamak duasıyla..
Okumanızı şiddetle değil, esenlikle tavsiye ederim..
