En zor koşullar altında umut etmek, kişinin kendi kurallarına göre hayatını yaşamasına izin veren bir meydan okuma eylemidir. Umut, dayanmak ve mucizenin gerçekleşmesine bir şans vermek için insan ruhunun bir parçasıdır.
Tüm yaradılış umudun eseridir. Meyve ağaçları çiçeklendiğinde umut ederler, gün doğduğunda, yağmur yağdığında, çocuklar dünyaya geldiğinde umudu da taşırlar. Umudun bu kadar yüz çevrilemez olmasının sebebi, her günlük hayatımızın ritmini oluşturması. Hatırlarken geçmişi bugüne bitiştiririz, umut ederken ve özlerken ise geleceği. İnsan, içeriden yapılan ve içten başlanarak değiştirilebilen bir canlı. Hayatın azgın sularını aşıp da karşı tarafa geçmek için kuracağımız köprüleri ancak umut bize ilham edebilir.
Kaygı, ruhlarımızda bir tür felç hali yaratarak, başvurabileceğiniz iç ve dış kaynaklarımızı da kullanmaktan bizi alıkoyarken, umut tüm kaynaklarımızı seferber etmeye iter.
Çoğu insanı ölüm konusunda dehşete düşüren şey geleceğin kaybı değil, geçmişin kaybıdır. Aslında unutma davranışı hayatın içinde her zaman var olan bir ölüm biçimidir.
Kusursuz olan, olgunlaşan her şey ölmek ister. Ham olan şeyler ise yaşamak ister. Acı çekenler yaşamak, olgunlaşmak, neşeli ve özlem dolu olmak ister. Daha uzaktakine, daha yüksektekine, daha parlak olana özlem dolu olmak.