+53
Hasretin çökmüş yine yalnızlığımın kuru sofrasına, Fakirliğimin kemikleri kırılırken, Ve yokluğun başımda bir cellat gibi beklerken, Ben ölsem de kuşlar hep sana göç ediyor. Ve sen de tükeniyor mevsimler.
Yakamoz& Papatya[14-18]
Yakamoz'un mektuplarından... Ay yüzlü çiçeğim Papatya, Uzun süredir pek yakındığım bir konuya değinmek istiyorum. Sürekli dolaşıyorsun be kafamda sevdiceğim, tüm fikrimde sen varsın. Düşüncelerim çekiyor teslim bayraklarını birer birer; bir tek sana yeniliyor şu kalp, şu adam, şu garip... Bazen unuttum diyorum kendi kendime. "Bak,
Reklam
Şiirim.. Bir veda havasında bu gece gökyüzü yere değecek gibi yıldızlar, kulaktan dolma korkularla deprem bekler gibi ketum kaldırımlar. Upuzun gecemin sabah içtimasında güneşe tekmili
halt etmiştim, etmekteyim, edeceğim...
Nedense bir köşede hayalî bir çevrimin varlığını daha derin hissediyorum, yani bak mevsimler aylar, sen, bir de ben şarabımla(midemi kavuran.) Özlüyorum. Aylaklık baskısını arttırdıkça (ben işte o ikinci tür aylaktanım deyu yüreğime su serpiyorum; hani o hep yüreğinde ve zihninde bir şeyler yapma potansiyelini “ barındırıp da, dileğini su yüzüne çıkaramayanlardan) özlem kısılıyor hele iletilmesi -bunu böyle yazmayı istemiyorum-çünkü boş bir kağıtta bir ya da hiç sözcük de onu imleyebilir. Yine de "ferdiyet” bilinci galebe çalar ve az da olsa kendimden günlerden, gecelerden, iklim ve coğrafyalardan yani bir tür hayat bilgisinden dem vururum, şimdi bi kere benim oğlum bina okur döner döner onu okur diye bir söz vardır, bilmem bilir misiniz? Ne işle iştigal ettiğim sorulacak olursa örtük anlamının halt etmek olduğu açıkça anlaşılabileceği gibi —halt etmiştim, etmekteyim, edeceğim...
Sayfa 15
Sen benim bu dünyaya getirdiğim ilk yaprağımdın, ilk tomurcuğumdun ve ben bu Yaprağın mevsimler, seneler geçse de hep aynı tazelikte, yeşillikte kalmasını istedim . Sonra sana baktım. Gözlerine ormanın tüm güzellikleri yansıdığında aklıma defne ağacı geldi, defne yaprağı geldi . Neden mi benim güzel kızım. Çünkü defne yaprağı her mevsim yeşildir tıpkı senin gibi.
Seni tanımadan önce yalnızlık güzeldi sevdiğim. Yemyeşil kırlarda özgürce uçardım rüzgarın sırtında. Nerde akşam orda sabah yalnız başıma gezinir dururdum gönlümün güneşli sahillerinde. Seni tanımadan önce yalnızlık güzeldi sevdiğim. Bir yatak bir yastık bir oda yeterdi uykular için. Şimdi ne yatağa sığıyorum ne odaya , taşa kesmiş yastığım. Firar etmiş uykularım... Yine gecenin en sağır vaktinde sıçradı yüreğimden sana dair tüm sevinçlerim. Taş gibi parçalara bölündümde taş diye basmadım bağrıma seni. En güzel pınarlardan sular akıttım gülüşlerini ektiğim bahçelerime. Evsiz yurtsuz vatansız kaldım, sığınacak bir yuva bulamadım. Mülteciler gibi şehir şehir gezdim durdum . Heybemde senli şiirler, düşlerimde yaşanacak günler, avuçlarımda dikenli tellerden kalma yaralarla sana koştum durdum Sığınmak için vatan diye sana,durmadım hiçbir ülkenin en güzel şehirlerinde. Mevsimler geçti yağmur oldu aktı saçlarımdan. İlkimler değişti, şakaklarımda sessizliğin terleriyle nefes nefese sana koştum ... Seni tanımadan önce yalnızlık güzeldi sevdiğim. Aklım berduş, ruhum çakır keyif, yüreğim derin uykudaydı. Şimdi aklım sende, ruhum sarhoş, yüreğim diken üstünde. Seni tanımadan önce yalnızlık güzeldi sevdiğim. Umursamazdım hiçbir şeyi, düşünmezdim geçmişi yarını. Şimdi geçmişim geleceğimi hapsetmiş ,benide sana kilitlemiş. Seni tanımadan önce yalnızlık güzeldi sevdiğim. Yalnızlığımın bahçelerinde koşardım hep kendime doğru. Şimdi yalnızlığıma çivi gibi sen çakılmışsın. Çitleri kırılmış bahçelerimin, ne yöne gideceğini bilmeden savruluyor yalnızlığım..
Reklam
327 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.