Kalkınma Bankasının yukarıda sözü edilen raporunda da şöyle deniyordu: «Aşırı milliyetçilik döneminin {Atatürk dönemini kastediyor) yabancı sermaye aleyhtarlığının yarattığı ziyanı tamir etmek için Türkiye'ye daha çok işler düşecektir.» Demek ki bu efendilere güven vermek için Atatürk’ün bu ülkedeki hatırasını iyice kazımak lâzımdır!
Yusuf Akçura'nın Türkçü akım içinde savunduğu fikirler ile Ke­malizm anlayışının gelişim sürecinde ortaya çıkan siyasal eğilimler büyük ölçüde benzerlik taşımıştır. Siyasal bakımdan önder konum­ da olan bir milli kimliğe, Türklüğe dayanan, siyasal-ekonomik açı­dan bağımsız ulusal bir devlet ve bu devletin siyasi sınırlarıyla çer­çevelenmiş, milli egemenlik-halkçılık idealleriyle birleştirilmiş bir milliyetçilik anlayışı bu ortak tutumun en belirgin özelliği olmuştur. Bu bakımdan Türk Devrimi'nin ideolojik hattının bu temel daya­naklarının ve Altı Ok ile kendisini ifade eden Kemalizmin devlet, millet ve toplumsal gelişme teorisinin Akçura'nın düşünceleri ekse­ninde incelenmesi, konuya daha doğru bir yaklaşımla eğilmemizi sağlayacaktır.
Reklam
Akçura, dönemin siyasi tarih anlayışından farklı olarak, Türklerin İslamıyet'i kabulünü bir tarihsel aşama olarak kabul etmemiş, İslami­yet'i bütünüyle Türk tarihi içinde değerlendirmiştir. Ayrıca, Osmanlı tarihçiliğinde barbar sınıfına sokulan Tatar ve Moğollar'a Türk tarihi içinde yer vermesi yeni bir açılım olmuştur.Türklerin kendi tarihlerine "yabancıların taktığı gözlüklerle" bakmasına karşı çıkan Akçu­ ra, bu bakışı kökten değiştirmek gerektiğini savunmuştur.
Yusuf Akçura, etnik temelli ayrıştırmaya karşı çıkarak, bağımsız iktisadi yapılar halinde zaten dağılmış, kaynaşamamış olan Türklerin bu kriterle iyice ayrışacağına dikkat çekerek, Türk­çe konuşmanın ve Türklüğe hizmetin yeterli bir önkoşul olarak gö­rülmesinin daha faydalı olacağını dile getirmiştir.Bu tercihin di­ğer etnik yapılarıda kucaklayan bir yaklaşım olacağını da eklemiş­tir.
"Her milliyetçilik kendi iddialarını kutsallaştırmak ihtiyacındadır."
1950 Turancıları:
Milliyetçilik anlayışlarını kan ve soy esasına dayandırmakta, biyolojik bir ırkçılığı savunmakta ve asıl hedefi ırkın kanının saflığının bozulmasını engellemek olan bir devlet hayal etmektedir. Ayrıca: Alt üst ilişkilerinin kesin bir şekilde tanımlandığı ve hiyerarşi dışı davranışların en sert şekilde cezalandırıldığı, askerlikle iç içe geçmiş bir emir komuta toplumu tahayyül etmekte; siyaseti, ırk merkezci bir perspektifle nüfusa,doğuma, ve evliliğe doğrudan müdahale eden bir biyo-siyaset olarak yeniden kurgulanmaktadır. Böyle bir toplum tasarımının yanı sıra son derece güçlü irredentizmin savunuculuğunu yapmakta, sosyal Darwinizme köklü bir inanç duyarak bir var kalma savaşı olarak kurgulamakta, ölüme ve savaşa tapınmakta , barış fikrine, enternasyonalizme ve kozmopolitliğe, entelektüalizme ve kadınsı olan her şeye karşı derin bir nefret duymaktadır.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.