Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rabia

Rabia
@minimalday
Düzeltmek için kendi gücünüzü tükettiğiniz şeylere yeni gözlerle bakmak, her durumda hüzün verici oluyor.
Sayfa 102
Reklam
Büyüleyici metropol alacakaranlığında beni ele geçiren bir yalnızlık duyardım bazen ve başkalarının da; gecenin ve yaşamın en dokunaklı anlarını boşa geçiren, lokantada tek başına yenecek akşam yemeğinin saatini beklerken vitrinlerin önünde aylakça oyalanan zavallı genç memurların da içlerinde bu duyguyu taşıdıklarını hissederdim.
Sayfa 54
Bir akşamın, sürekli hayal kırıklığıyla sonuçlanan beklentiler ya da anın kendisine özgü, katıksız gerginlikteki dehşeti içinde, telaşla aşamadan aşamaya geçtiği Batıdakinden keskin biçimde farklı bir durumdu bu.
Sayfa 12

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Başka bir şey söylemedi, ama zaten birbirimizle konuşurken aramızda hep alışılmadık bir mesafe olagelmiştir.
Sayfa 1
"Birisini eleştirmeye kalkıştığında" dedi bana, "şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma"
Sayfa 1
Reklam
Yoldaki her şeyi ilk kez görüyor gibiydim. Dikkatle ve uzunca, yanımdan geçip giden arabalara, evlere, ağaçlara baktım. Yol, insanın araf duygusunu en çok hissettiği yer sanırım.; bir yerden bir yere giderken aslında hiçbir yerde olamamak halini yaşıyorum. İki mekan arasındaki hiçlik. İki hal arasındaki yokluk. İki menzil arasındaki zaman boşluğu.
Sayfa 234
Bu saçma sapan karşılaşmaların içinde olmaktan ne kadar kaçarsam o kadar yakalanıyorum. Yaşamak, insanın ömrü boyunca kaçmaya çalıştıklarına tek tek yakalanma tecrübesidir. Bazılarından biraz daha uzun bir süre kaçabiliyoruz ama er ya da geç yakalanıyoruz. Yaşlanmak, artık kaçma teşebbüsünde bulunamayacak kadar yorulmak demektir. Gençler kaçarlar, yaşlılar beklerler; mukadder olan nerede olursak olalım gelip bizi buluyor. Onca kaçış denemesine rağmen buradayım; bütün çabalarıma rağmen, tam da unuttum dediğim anda.
Sayfa 233
Eskiden, ben de o insanın bir parçasıydım. Vücudumda yanık izleri hala var ama üzerinden çok zaman geçtiğinden artık bir şey hissetmiyorum. O rahimden, dünya denen pislik çukuruna yuvarlandım. Dünyaya düşünce çıplaklığımı fark ettim ve üzerime yalandan, riyadan, kibirden bir elbise yaptım. Dünyaya düşünce nefsim ruhumu öldürdü ve kindar bir kargadan görüp öğrendiği gibi şehrin günahkar odalarından birine gömdü. Şimdi cennetin nasıl bir yer olduğunu hatırlamaya çalışıyorum ama hafızamda oraya dair tek bir iz bile yok.
Sayfa 224
Önce düşünüp sonra karar vermek yerine, önce karar verip sonra düşünmek alışkanlığından kurtulamıyorum. Aklım başıma geldiğinde pek çok şey için geri dönemez durumda oluyorum.
Sayfa 210
Ömrü boyunca olup biten her şeyin olabilecekler içinde en hayırlısı olduğunu söyleyip durdu. Acaba, neden, keşke gibi lafları kullandığını neredeyse hiç işitmedim.
Sayfa 200
Reklam
İnsanın bir şeye bağlanması çok kolay değil. Bağlandığın andan itibaren nereye gideceğini sen değil, bağlılıkların belirliyor. Kendini zincirleyip sonra da anahtarı yutmak gibi bir şey.
Sayfa 198
Çaresizlikten yapılan şeylerin masumiyetini sorgulamanın bir anlamı yok. Dünyanın en alçak şeylerinden birini yapsanız da, çaresizliğin doğurduğu masumiyet bir iç sızısı olarak alttan alta merhameti çağırır. Benim yaptıklarıma dair böyle bir masumiyet karinesi bulmak imkansızdı ve hatta gayet bilinçli tercihlere dayanıyordu; bilerek, isteyerek, çaba sarf ederek yaptığım şeylerdi.
Sayfa 143
İnanmış bir adamın en az umursadığı şey meselenin sonunda ne olacağıdır. İnanmış adamlara özgü bir sadakatle bildiğinin peşinden gidiyor. Aklı ona bambaşka şeyler söylüyor; yaptığı şeyin koca bir yalandan ibaret olduğunu, bir yanılgının peşinden gittiğini, yolunu kaybedeceğini anlatıyor ama o aklının bildiğini, gözünün gördüğünü, kulağının işittiğini bir kenara fırlatıp ille de kalbinin söylediğini dinliyor. Gördüğüne, düşündüğüne, işittiğine yalan deyip kalbinden geçene iman ediyor. Kendisi için hiçbir gerekçe, ikna edici bir sebep, ucundan tutup yürüyeceği bir gerçeklik duygusu aramıyor.
Sayfa 136
Bunlar romanlarda olur; yazar oturur hayal gücünü zorlar, oradan alır buradan getirir, ne yapar eder bu beş kişiyi yan yana getirir. Romanlarda olur fakat saçma olduğunu düşünürüz. Oysa gerçek hayat romanlardan daha kurgusal. Gerçeğini anlatsan insanlar sana güler.
Sayfa 107
Sabah uzunca bir süredir hiç duymadığım ev sesleriyle uyandım. Mutfaktan gelen sesler. Evde birilerinin sahici bir hayat sürdürdüğünü anlatan sesler. İnsanın tek başına yaşarken çıkartamadığı yaşam sesleri. Yalnızlık, insanı ve evi sessizleştiriyor. Hayatı da. Dışarıdan gelen hiçbir gürültünün şiddeti, yalnızlığın uçsuz bucaksız sessizliğini bozmaya yetmiyor. Annem benim için mutfaktan gelen tabak çanak sesleridir; mutfaktaki su sesi, pencereyi açma sesi, namaz kılarken duyulan fısıltı sesidir. Ev sesleri annemdir, annem biraz da ev sesleridir.
Sayfa 104
Kolumda saatim yoktu. Duvarda bir saat vardı ve yediyi yirmi geçe durmuştu. Acaba akşam mı sabah mı durmuştu?
Sayfa 102
Reklam
Her şey değişti derken bakışlarını kaçırdı. Daha ilk anda, her şeyin değişmesiyle açılan derin bir kuyuya düşmüş olduğunu anlayabiliyordum. O "her şey değişti"nin içinde kim bilir hangi anılar, hangi insanlar vardı... Orası oldukça karanlık bir yerdi. "Her şey değişti"nin içinde; gidenler, bir daha dönmeyenler, ölenler, özleyenler, bir yara olarak orada öylece duranlar, yarım kalanlar, aldanmalar, tüketilenler, hayal kırıklıkları vardı. Her şey değişti ve eskide kalan iyi şeylerin bir daha gelme ihtimali de yok.
Sayfa 101
"Önceden, Allah'ın insana hayatı ve yaşaması için de arzular verdiğini biliyordum; şimdi anladım ki gerçek bunların ötesindeymiş. Anladım ki; Allah insanların birbirinden ayrı ayrı değil, tekvücut halinde yaşamalarını istediğinden, herbirine kendi ihtiyaçlarını değil; herbirine, hepsi için gerekli olan şeyleri ilham ediyor."
Sayfa 38
"Anneye, çocuklarının neye muhtaç olduğunun bilgisi verilmedi. Zengin adama da kendisinin neye muhtaç olduğunun bilgisi. Hiçbir insana akşam olduğunda vücudu için çizmelere mi yoksa cesedi için terliklere mi muhtaç olduğu bildirilmedi. Yetimler yaşadıysa, bu annelerinin ihtimamından değil, yabancıları olduğu halde onlara acıyan ve sevgi duyan bir kadının yüreğinde sevginin bulunmasındandı, ki bütün insanlar kendi esenlikleri için harcadıkları düşünceyle değil, insana verilen sevgiyle yaşarlar."
Sayfa 38