Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Özkan

Mehmet Özkan
@misafirseyyah1
Reklam
Masum değilsin ağlayamazsın. Ne kadar da doğru bir söz.
Hayatımda genel olarak sabırsız bir insandım. Halen öyleyim. Bu yüzden hiçbirşey başaramadım. Bir ilişkiyi, bir kitabı, bir okulu, bir işi sürekli hale getiremedim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Son zamanlarda müthiş bir bilgi kirliliğine maruz kaldım. Maruz kaldım derken kendim istedim yani bunu. İstedim ama keyfimden değil, bunalımdan. Bazıları güzel bilgilerdi, bazılarının genetiği ile oynanmış belliydi. Hasta eder, kilo aldırır, kötü hastalığa yakalandırırdı. Kalitesiz ve zararlı yiyecekleri ardı arkasına mideye doldurmak gibi birşeydi. Kusmak istiyorum. Midem bulanıyor.
Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal. Hayatımda düstur edinmeye çalıştığım bir kaide yukarıdaki söz. Eskiye ait ne varsa ona dönüş imkansız. Ya yeni hale ayak uyduracaksın ya da parçalanacaksın. Eski hal'in kullanılabilirliği devam etse idi zaten bu yeni halde olmazdın. Şartlar seni bu yeni hale getirdi. O zaman eski hale dönüşü özlemek, istemek mantıksızlık. İmkansızlık. Bu hal'de de kalamayacaksın belki. O zaman da diğer yeni hale ayak uydurmak zorundasın. Yoksa parçalanırsın. Eskiye dair ne varsa bunun içindedir bu. Eski sevgili, eski iş, eski yönetim biçimi.. Hayatınızda eskiye dair ne varsa bunun içine kopyala yapıştır yapıp koyabilirsiniz.
Reklam
Odada iki tane sinek var. Birisi uslu ve sessiz. Diğeri başımın etini yiyor. İki de bir çıplak tenime konuyor. Uyuz oluyorum. Bi kitap okutturmadı. Sikecem şimdi belası.
Gazeteleri hep tersten okumaya alıştım yurtta. Ne de olsa o yaşlarda anladığım tek şey futbol haberleri idi. Bu alışkanlığım büyüyünce de devam etti. Büyüyünce daha başka şeyleri de anladığımı düşünüyorum ama alışmış kudurmuştan beterdi bir defa. Bugün elime bir dergi aldım. Onu da sondan okumaya başladım. Balık baştan kokardı ama nedense ben sonucun nereye vardığını görmek istiyordum. Genelde heyecanla başlanan işlerin kalite değeri sonlarının nasıl olduğuna dair ipuçları ile belli olur. Derinlikli bir alt yapıya sahipse sonu halen diri ve capcanlıdır. Ağacın meyvesi gibi. Meyve yoksa kök ve gövdesi de çürüktür. Yani ben direk meyveye odaklanmış durumdayım.
İyi dostlara sahip olmak hayattaki en güzel ve değerli şeylerin başında geliyor. Dostsuz olmak da hayattaki en zor durumlardan bir tanesi. Hemen herkesle dost olunamaz bunu hepimiz biliriz. Bazı dostluklar Allah vergisidir. Karşınıza sizin bir iradeniz olmadan çıkıvermiş kişilerle olur. Bazıları çaba gerektirir. İlgi, saygı, empati.. Dünyada hiçbir insan kalmasa idi kendimizden başka kimi dost edinecektik? Mesela Hz. Adem kimi dost edinmişti? Dost istersen Allah yeter. O dost ise herşey dosttur diyordu bir İslam Alimi Said Nursi. Ne demek bu? Mesela güneşle dostluk edebildik mi? Çiçekle, böcekle dostluğumuz oldu mu? Annemizle, babamızla, kardeşlerimizle, akrabalarımızla, dünya ile nasıl dostuz? Bir dostluğumuz var mı?
Duygu durum bozukluğu.. Duygularından emin olamamak.. Bunu yaşıyorum uzun zamandır. Son zamanlarda daha da arttı bu. Çok ani kararlar almakla karar alamamak arasında gidip geliyorum.
Benden daha çaresiz insanların var olduğunu düşünüyorum.
Reklam
Bir karar aldım. Bana zarar veren şeyleri tek tek bırakmaya. Hergün bir şey belirleyip onu yapmamaya çalışıyorum. Başarabilecek miyim? Ömrüm yetecek mi? Deniyorum ve bu yola çıktım.
Bütün aşırılıklarım bastırılmış duygularımdan kaynaklanıyor.
Duygusallıktan ve duygu sömürüsünden bıktım.
Yazdığım yazıyı hocama gösterdiğimde:"Yazdıkça yazmamayı öğreneceğiz bir gün" demişti.
Sonu nereye varacak bilmiyorum. Psikolojik ve ailesel sorunları olan bir genç intihar etti. Ya da cinnet geçirip anne ve babasını öldüren genç daha sonra kendisini asarak öldürdü.
Bunu düzeltebilecek birşey olduğunu da zannetmiyorum. Her geçen gün felakete doğru süküklenen bir hayat.
Reklam
Bunalmış durumdayım. Sosyal medyayı, haberleri takip etmekten... Sadece bir meraktan öteye gitmeyen gündemler. Filler tepişiyor ben izliyorum. Milyonlar izliyor. Dahası başımızı uzatınca bizim üzerimizde tepiniyorlar. İstedikleri bu değil mi? Uzun vadeli birikim yapmayalım. Her türlü konuda. Ekonomik, kültürel, kişisel... Günlük, hatta saatlik değişen gündemlerle kendilerini beslettiriyorlar. Yalancı insanlar. Bugün bir dediklerine yarın iki diyorlar. Daha kendileri ile konuşmasını bilmeyen kodoman makam mevki sahipleri..Herkesi birbirine düşman gösteriyorlar. Hayır takip etmeyeceğim. Geleceğe yatırım yapacağım. Kendimi geliştireceğim. Birgün masum bir insan sana ihtiyacım var dediğinde evet ben hazırım diyebileyim.
İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu şey ne diye düşünüyorum. Buna verebileceğim cevap şu olurdu: birbirlerini saygı ve sevgiyle bağlı bir aile yetişmek. Anne babanın birbirlerine karşı olan tutumları kişinin psikolojisini, hayatını, kariyerini, kişiliğini kısacası herşeyini etkiliyor. Sürekli kavga eden anne babayı gören çocuklar ikisinden birine ya da her ikisine de nefret duymaya başlıyor. Güvensizliğin ilk tohumları böylece ekiliyor. Dışarıdan birine karşı güven duyma isteği ile baş başa kalıyor. Ancak bu mümkün olmuyor. Ya duygu istismarı ile karşılaşıyor ya da yarı yolda terkedilmekle. Mesela ailesinden sevgi görmemiş bir genç kız bu boşluğu bir erkek arkadaşı ile doldurmaya çalışıyor. Onu kaybetmemek için her fedakarlığı yapıyor. Duygularından, kişiliğinden taviz veriyor belki de. Belki duygusal ve fiziksel tacize uğruyor. Ama bunu kimseye anlatamıyor. Aynı şekilde kavga ortamında büyüyen bir erkek ise anne sevgisinden mahrum baba güvencesinden uzak olarak hayata atılıyor. Ya babası gibi öfkeli biri ya da annesi gibi kırılgan biri yapıyor.
Eskiden kitapları çok severdim. Duygularımı harekete geçirirdi. Yeni birşeyler öğrenmek, ağlamak, gülmek, acımak, hayret etmek, öfkelenmek, sevmek, bunalıma girmek, ümidinin artması... Bütün bunlar yaşanırdı. Ama artık kitap okurken bu duygularım harekete geçmeden sıkılıyorum. Hep aynı şeylerle karşılaşacakmışım hissi uyanıyor. Aynı üslup, aynı hikaye. Çoğu kitapta bu var. Tarih kitaplarına karşı güvensizlik taşıyorum zaten. Şimdi daha iyi gelen şiirler. Bilinmeyen şiirler. Şifresi sende olan şiirler. Herkesin kendine özel bir anahtarla açabildiği şiirler...
Şair şuna benzer birşey söylüyordu: "Kafanızın karışması güzel birşey. Bu kafanızın olduğunu gösterir."
Yalnızlıktan sıkılmıştım. Bu benim suçum muydu? Buna evet diye cevap verdiğimde kendimle yüzleşip insanların içine atılıyordum. Kahkaha ile sohbet edilen bir arkadaş ortamına.. Ya ne değişiyordu peki? Koskaca bir hiç. Mutsuzluğum yalnızlıktan kaynaklanmıyordu buna eminim. İnsanların içinde de sıkılıyordum çünkü. Ben niye mutsuzdum?
Reklam
27 yıllık hayatımın hiçbir döneminde hiç bu kadar çöküntüye uğramamıştım. Maddi zorluklar, ruhsal bunalımlar, psikolojik sorunlar, ailesel geçimsizlik, ikili ilişkilerdeki sürdürememezlik, toplumsal adaptasyonun kalmaması, herşeye karşı ümitsizlik bu dönemde başıma geldi. Ne yapmalıyım? İntihar mı etmeliyim. Hadi ama bu kime yarayacak? Evet bu cevabı verdiğimde içimde küçük de olsa bazı ümit kıpırtılarının var olduğunu gösteriyor. Kimin için yaşamalıyım? Ailem için mi? Toplum? Devlet? Din? Sevgili? Bu zamana kadar bunlar için yaşadım da ne oldu? Elime ne geçti? Ve ya onlara ne fayda sağladım? Hiç. Bu sorunun cevabı koskoca bir hiç olacak. Kendim için mi yaşamalıyım? Ne demek bu? Zevkelerimin peşine mi düşeceğim? Herşeyi zevklerim için menfeate mi dönüştereceğim? O gözle mi bakacağım? Hayır. Şunu anlamalıyım ki; kendim mutlu olmadan kimsenin mutlu olmasına sebep olamam. Hayattan lezzet almalıyım. Ama nasıl? Bu sorunun cevabı muammasını koruyor. Tarihten kimi örnek almalıyım? Kim bana rol model olabilecek? Kimin yolundan gitmeliyim? Böyle bir yol var mı? Kendim bir yol mu çizeceğim? Hiç denenmemiş bir yolu çizmem mümkün mü? Galiba hayır olacak bunun cevabı. Tamamen birisinin yolunu da tıpa tıp takip edemeyeceğime göre? Kendi özgün kimliğimi ve yolumu bulmalıyım. En büyük yardımcım kim? Bir insan mı? Din mi? Peygamber mi? Tanrı mı? Bir siyasetçi mi? Vicdanım mı? Kainat mı? Kendim tek başıma bir yol bulmam belki de ömrüme mal olacak. Ya sonunda bulamazsam. Aradım uğraştım mı diyeceğim? Gördüğünüz gibi cevaplanmamış bir sürü soru var. Belki de sorulmamış sorular olduğu için cevap alamıyorumdur. Peki ne sormalıyım?