Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kitap Kurdu

Charbonneau, bildiğimiz sorudan başlamanın daha doğru olduğunu düşünüyor: “Dünya’dakinden çok farklı bir yaşam olması mümkün ancak verilerimize bakarak bunu farkedemeyiz çünkü oraya ait kimyayı da henüz bilmiyoruz ve anlamıyoruz”.
Reklam
Ghail “Venüs o dönemde Dünya’nın sıcak bir versiyonu gibiydi” diyor. “Okyanuslar hala vardı ancak buharlaşıyorlardı. Gezegen yaşanamaz bir yer olmaya doğru gidiyordu. Tam bu noktada üç gezegen de biyolojik açıdan lanetlenmiş gibi görünüyordu. Ancak Dünya yeni bir safhaya geçmeyi başardı ve üzerinde hayat filizlendi.”
Kitap Kurdu

Kitap Kurdu

, bir kitabı okumayı düşünüyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Diğer gezegen ve aylarda, yaşamın evrimini etkileyen kimyasal olaylardan bağımsız olarak, değişik koşullar da hüküm sürüyor; örneğin kütle çekimi. Daha büyük, daha yüksek yoğunluğa sahip bir gezegende kütle çekimi de daha fazla olacaktır; dolayısıyla buradaki yaşamın nispeten daha kısa, güçlü, hatta belki daha fazla sayıda kol ve bacaklı canlıların oluşumuna neden olacağını bekleyebiliriz. Tersi durumda, daha düşük yerçekimine sahip bir gezegende ise zıplayan, havada daha rahat süzülen, daha uzun ve hafif canlılar beklemek yanlış olmaz. Atmosferin yoğunluğu ve nelerden oluştuğu da, gökyüzündeki nüfusu etkileyecektir: Daha yoğun bir hava, gökyüzünü bir okyanus gibi kullanan, havada ağır ağır yüzen canlı türleri oluşturacağı gibi, oksijen bakımından zengin bir atmosferde daha enerjik, daha hareketli canlılar beklemek gerekir.
“Dünya’dakinden çok farklı bir yaşam olması mümkün ancak verilerimize bakarak bunu farkedemeyiz çünkü oraya ait kimyayı da henüz bilmiyoruz ve anlamıyoruz”.
Reklam
Bazı bilim insanları ve girişimciler de uzak yıldızlara kısa sürede ulaşmanın yollarını aramaya başladılar bile. Örneğin 2016’da kurucuları arasında Stephen Hawking, Mark Zuckerberg ve Rusya’nın teknoloji girişimcilerinden Yuri Milner’ın da bulunduğu Starshot projesine göre, “SpaceChip” adını verdikleri nano boyutta uzay araçlarını Dünya’da yerleşik yoğun bir lazer sistemi ile uzayda yönlendirmek mümkün. Bu proje işe yararsa, bize en yakın yıldız sistemi olan A.Centauri’ye varış süresini 100 bin yıldan 20 yıla indirmek mümkün olacak.
Bilgi arayışının her durumda sonsuz olduğunu savunduğu Her Yönlü Sonsuz(1988) eserinde Dyson, dünyada neden bu kadar çok şiddet ve sıkıntı olduğuna dair birtakım spekülasyonlar ortaya atmıştı. Ona göre, cevabın "maksimum çeşitlilik ilkesi" dediği şeyle bir ilgisi olabilirdi. Bu prensip hem fiziksel hem de zihinsel fenomenlerle açıklanıyordu; doğa yasalarının ve başlangıç koşullarının, evreni mümkün olduğunca ilginç hale getirebileceğini düşünen Dyson, hayatı zorlaştıran şeylere örnek olarak etrafımızdakileri veriyordu; kuyruklu yıldız etkileri, buzul çağları, silahlar, veba, nükleer füzyon, bilgisayarlar ve daha nicesi. Asi fizikçi, tüm zorlukların üstesinden gelinemeyeceğini ve bu yüzden maksimum çeşitliliğin genellikle maksimum strese yol açacağını düşünüyordu. Kısacası Dyson, tüm sorunlarımızı çözemeyeceğimizi, cenneti yaratamayacağımızı, varoluş bilmecesinin cevabını bulamadığımızı öne sürüyordu. Yaşam sonsuz bir mücadeleydi ve böyle olmalıydı. Dyson, bilimin en iyi şekilde "otoriteye karşı bir isyan" olduğu konusunda da ısrar ediyordu.
Dyson, bilimin en iyi şekilde "otoriteye karşı bir isyan" olduğu konusunda da ısrar ediyordu.
Yunanistan'da bir sosyalist partinin gerektiğinde en çok oy alabildiği bir dünyada yaşıyoruz. Sorun kanımca politika sorunu değildir. Toplum, henüz politik doktrin kavramının modern dünyanın yapılanmasında önemini de kavramış da değildir. Televizyonlu, telefonlu, internetli bir dünyada büyük partiler ve toplumun büyük çoğunluğu Robinson Crusoe gibi yaşıyor ve Hüseyin Rahmi'nin Osmanlı İmparatorluğu sonunda bir yüzyıl önce anlattıkları katalanarak yaşanıyor. Bunun üzerine bir gelecek hayal etmek olanaksız. Türkiye'de insanların aklı iki şey için çalışıyor: Birileri için para, diğerleri için yarını çıkarmak. Seçim bir miras dağıtma yasası mıdır?
Doğrusu istenirse Türkler boğazlarına sarılmadıkça 600 yıllık bir kulluk tavrından bugüne kadar da uzaklaşmamışlardır. Bizim gibi ülkelerde demokrasinin gelişmemesi, cehalete oturan bir kulluk geleneğinin sonucudur.
Reklam
Virüsler vücudun dışında saatlerce, hatta günlerce aktif halde kalabilir. Alkol içeren dezenfektanlar, sıvılar, ıslak mendiller, jeller ve kremler virüslerden kurtulmakta yararlı olsalar dahi hiçbiri sabun kadar etkili değildir. Peki büyükannenizden miras kalan sabunu bu kadar etkili kılan nedir? Sabunun etkili olmasının en kısa açıklaması, virüsün kendi kendine bir araya gelen nanoparçacıklardan oluşması ve halkanın en zayıf noktasının lipit(yağ) olmasıdır. Sabun, bu yağ membranını eritince, virüs iskambil kağıtlarından yapılan kule gibi çöker ve etkisiz hale gelir. Başka bir deyişle hareket kabiliyetini kaybeder.
...Bertrand Russell'ın söylediği gibi, "Tembellik medeniyetin direğidir!" Boş karın ve işle dolu zamanda felsefe yapılmaz.
Salgının boyutunun artması, ekonomik çöküntü ve geniş işsizler ordusu yaratacağı için, önemli siyasi sonuçları olacaktır. Kim bilir, Marks'ın proletaryasının kapitalizme yapamadığını, belki bu küçük patojenler yapacaktır.
50 yıldır süren mücadele deneyimi şunu gösterdi: Evrimin mantığını ve onun motoru sayılan doğal seleksiyon mekanizmasını kavramadan patojenlere karşı verilecek uğraş yetersiz kalır. HIV'e karşı mücadelede Azidotimidin adlı ilaçla önceleri belli bir başarı sağlandı, ama 6 ay içinde virüsün bu ilaca karşı direnç sağlayacak şekilde evrimleşmesi hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu direnç 6 ay içinde ürkütücü hızda gerçekleşmişti. HIV örneği aynı zamanda evrim kuramının canı tanığıdır. HIV sayesinde evrim laboratuvarda canlı olarak izlenebilir hale gelmiştir. Bu bağlamda evrim, bir kuramdan daha fazlası, bir olgudur.
24 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
2.349 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.