356 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 3 days
Vasiyet Hazan - Zehra Nur Merhaba arkadaşlar #vasiyethazan kitabıyla geldim.Çocukluk arkadaşı Almina ile Göktuğ ‘un yolları Almina’nın babasının ölümüyle ayrılır.Yıllar sonra Bursa’da mezarlıkta karşılaştıklarında onları neler bekleyecektir.Benim severek okuduğum bir kitap oldu .Sizlere de tavsiye ederim. ️️Almina ve Göktuğ çocukluk
Vasiyet Hazan
Vasiyet HazanZehra Nur · Mahlas yayınları · 20248 okunma
DENİZE Sen ey deniz; Yeşil deniz, mor deniz.. Kırmızıyla yazılısın Sevgilere ve ölüme Göklerden bakıyorsun Mavi-mavi, ölüme.
Reklam
Isabel artık hiçbir şeyden tat almıyordu; yaşamını boş yere harcadığını bilen bir kadın neden tat alabilirdi ki? Yüreğinde bitmez tükenmez bir ağırlık vardı çevresindeki her şey sıkıntı veren mor bir ışığa bürünmüştü.
Arsız sarmaşıklar gibi her sabah Bıkmadan tırmanıyorum güneşin tahta perdesine Mor çiçeklerle açılmak için dünyaya.
Hepimiz "anlatmak" ihtiyacındayız. Bütün teferruatıyla ömrümüzü devralacak birilerini muntazır. Ama hiç anlatamayacagız. lyi ki de anlatamayacagız. Anlatamamaktan doğuyor çünkü şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin, Canı acıdıkça siir geliyor. Öyleyse şaire edilebilecek en iyi dua, bir beddua aslnda. Acınız dinmesin efendim, ve anlatamayasınız. Çünkü en iyi o zaman anlatırsınız.
108 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Merhaba kitapsever dostlarım birbirinden güzel hikayeleri olan bir kitap okudum ve bu kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bazen gülümseten bazen ağlatan hayat hikayeleri var. Neye göre mutluluk şansını yakalıyoruz? Mutlu olmak elimizde mi? yoksa kader mecburi mutsuzluğa mı sürükler bizi? Bu kitabı okurken bu sorular aklıma geldi o kadar farklı hayatlar var ki kimisi iyi, kimisi kötü, kimisi mutlu, kimisi mutsuz ama bu bir tercih meselesi değil gibi, Örneğin Coğrafya kaderdir derler ya bazı yerlerde ne kadar çabalarsan çabala mutluluğun ucundan yakalayamıyorsun. Bazen de bir bakmışsın mutluluk kapını çalmış. Kitapta okuduğum bazı hikayelerdeki duygu durumumu sizlerle paylaşıyorum. Deniz Kızı: Sıcacık bir aşk hikayesi Deniz, kum, güneş, içimi ısıttı. Martılar: Ayrılık... İçime hüzün çöktü. Bu nasıl bir ayrılık Mor Çiçekli Orkide: Toksit ilişki havası aldım. Hani ne senle ne de sensiz gibi... Aşkını Bana Anlat: Dostluğun en güzel hali. Var olduğunu bilmek bile güç veriyor Üç Yıl Önce: Şiddet mağduru masum bir kadının savaşı. Hem kazanan hem kaybeden. Bende saklı kalsın: Bu hikaye beni çok üzdü birini severken Onun başka birini sevdiğini öğrenmek çok yıkıcı bir duygu. Saklı Bahçe: Bazı insanlar hayatımızdan Keşke hiç gitmese deriz ya öyle bir hikayeydi. Sevgili
Yağmur Boz
Yağmur Boz
bu muhteşem kitabı bana önerdiğin için çok teşekkür ederim
Deniz Kızı
Deniz KızıEngin Aşkın · Kitap Müptelası Yayınları · 202427 okunma
Reklam
Aşktan bahsettik, aşkı tanımıyorduk. Öldük, ölmüyorduk. Sadakatten söz ettik, sadakati bilmiyorduk. Sevdik, aslında sevmiyorduk. Aldık, veriyorduk; verdik, alıyorduk. Söz yerini buluyordu sadece, iyi düşüyordu, uygun. İçimiz bir hoş, habire büyüyorduk. Kaç kez yeri geldi diye cümleler sarf ettik aritmetik sağlamlığı bol formüller doğrultusunda. Söz yerini bulsun da! Söylemesek ölürdük. İnanmadan söyledik, yine öldük.
"Şimdiye kadar bütün öğrendiklerim" dedi yazıcı, "'hayata dair, hiçbir şeyi anlamama yetmediler. Öyleyse onları unutmalıyım. Unutmalı ve yeniden başlamalıyım."
"Ben can sıkıntısından korkuyorum." Bu sözüyle Marie-Antoinette, dönemin ve bütün toplumunun parolasını söylemektedir. XVIII. yüzyıl, sonuna yaklaşmış, amacını yerine getirmiştir. Devlet kurulmuştur, Versailles yapılmış, teşrifat mükemmelleştirilmiştir, aslında sarayın artık yapacak işi kalmamıştır; mareşaller -savaşılmadığından artık yalnızca üniformalı birer korkuluk olmuş, piskoposlar -bu nesil Tanrı'ya inanmayı bıraktığından- mor cüppeli kibar beyefendiler haline gelmiş, kraliçe ise -yanında gerçek bir kral ve eğitilecek bir veliaht olmadığından şen şakrak bir hoppa olup çıkmıştır. Can sıkıntısı içinde ve hiçbir şey anlamadan durmaktadır hepsi de, dev dalgalarla akıp gelen çağın karşısında; bazen meraklı ellerini daldırıp pırıldayan birkaç çakıltaşı çıkarırlar; o azametli unsurla, parmaklarını hafifçe yalayıp damlalar sıçrattığı için, çocuklar gibi eğlene güle oynarlar. Fakat hiçbiri selin süratle, gittikçe hızlanarak yükseldiğini fark etmez, sonunda tehlikenin farkına vardıklarında ise kaçacak yer kalmamış, oyun çoktan kaybedilmiş, hayat harcanmış olur.
Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.