Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
ON
ON
@mr_modnar
İstanbul
49 okur puanı
Nisan 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Üzerine çok fazla yazmaya gerek yok, zamanın keyifli geçmesini sağlayan Selçuk Aydemir'in sinema sektörüne girişini anlatan sıcak bir kitap olmuş. Liseden Arkadaşlar'ı da keyifle okumuştum bu da aynı şekilde keyifle okunuyor.
Öncelikle kitabın çok akıcı ilerlediğini söyleyebilirim ancak bir yerden sonra biraz havada kalıyor ve kısmen sıkıcı noktalara gidebiliyor tabii işin özünde kitabın bir sistem eleştirisi olduğunu dolayısıyla sistemsel problemlerin insanları uç düşüncelere ittiğini, buna bağlı olarak da hataya meyilli hale getirebildiği de kitabın alt satırlarında verilen diğer sonuçlar.
Kısa sürede bittiği için şans verilmesini tavsiye ederim.
Yazar bu kitapta içindeki tiyatro tutkusuna rağmen nasıl bankacı olduğunu, bankacı olduğu dönemdeki kayıp ama çileli yıllarını ve bu süreçteki her düşüşün onu aslında ne kadar da hırslandırdığını anlatıyor. Banka çalışanıyken Amerika'da eğitimlere vs. gitmesi de özellikle Türk insanının eğitim konudaki pintiliği düşünüldüğünde değerli.
Kitap hızlı başlasa da sonlara doğru akıcılığı kayboluyor, dolayısıyla anlatılmak istenen hikaye güzel olsa da yeterince iyi anlatılamadığını söyleyebilirim.
Kitabı okuduktan sonra yazarın videolarını izledim, bahsettiği "Melda" karakteri kitapta nasılsa videoda da öyle, örtüşüyor.
Çok güzel bir kariyer geçişi olmuş kendisi için, darısı işinden memnun olmayan diğer insanların yani ülkenin % 80'inin de başına.
Okur Takip Önerileri
Öncelikle kitabı çok beğendiğimi ve bir çırpıda okuduğumu söylemeliyim. Diğer yandan kitabın her bölümü için bir spotify listesi var ve şarkılar bölümlerdeki içeriklerle ilişkili yani arka fondaki müzikle kitabı yaşıyorsunuz.
Hikaye sıradan gözükse de bambaşka noktalara gidiyor ve anlatılmak istenileni bence güzelce anlatıyor, bize özel olmasa da aslında hepimiz yönlendirildiğimiz seçenekleri farketmeden seçiyoruz.
Okuyun pişman olmazsınız.
Sınırlarını aşmak için her şeyi feda eden bir martının hikayesi. Aslında diğer yandan da sınırlarını aşamayan, tekdüze hayatlara saplanıp kalmış insanların hikayesi. Yapamadıklarımızı yapmaya çalıştıkça, sınırlarımızı aşabildildikçe özgür, güçlü ve farklıyız.
Kitap oldukça kısa ve hemen bitiyor, şans verin pişman olmazsınız.
Kitap kısa öykülerden oluşuyor ve hemen hepsinde kendinizden, çevrenizdeki insanlardan bir şeyler buluyorsunuz. Birinde yüreğinizi dağlıyor, birinde çevrenizdeki birini görüp "bu da öyle" diyor kiminde de kahkaha atıyorsunuz. Kiminde sonu gelince içinizin yağları eriyor kiminde ne hayatlar var diyorsunuz.
İnsan bir şeylerin farkındadır ama dimağı her zaman açık olmaz, bu kitap o dimakları açıyor, görüp bildiğiniz ama göz ardı ettiğiniz gerçekleri tekrar sizin aklınıza sokuyor.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve beğendim, herkese tavsiye ediyorum.
Öncelikle kitabı çok beğendim.
Sizi farklı bir dünyaya, kendinizle, dünyayla, hayatla, ölümle, mutlulukla, kederle vs. bir çok soyut ve somut kavramın olduğu farklı bir gerçekliğe belki de hiçliğe götürüyor. Verilen öğütler içimizde hep var olan ama gerek hayatın karmaşası gerek de kendimizi karmaşıklaştırmamızdan dolayı yok olmaya yüz tutmuş noktalara değiniyor. Aslında sanırım bu yüzden mutsuz oluyoruz, özümüzde bizi besleyen basit duygulara kapatıyoruz kapılarımızı ve hep daha fazla haz peşinde koşup yokluğa gidiyoruz. Yaptığımız hataları yoksayarak günlerimizi geçiriyor hem kaybetmiş bir geçmiş yaratıp hem de kaybedilecek bir geleceği inşa ediyoruz. Basit yaşasak, dünyayı ve kendimizi karmaşıklaştırmasak ve de iyi ve kötünün, mutlulukla kederin birbiri olmadan olamayacağını unutmasak belki de hayatımızı daha da güzelleştireceğiz.
"Kısa bir süre sonra, rüzgarın üstünde bir anlık dinlenme ve sonra başka bir kadın taşıyacak beni."
Okuyun, okutun.
Kitap kesinlikle çok ilginç ve merak uyandırıcı. Bunu dolu dolu 50-60 sayfa ile başarmış ve görüneni değil hissedileni özgün metaforlarla anlatıyor.
Yazarın bu kitabı 18 yaşında yazdığını düşünürsek, bu kitabı daha da kıymetli yapıyor. İnsanın kamburunun hissettirdiklerini, kamburla yaşamanı çekilmezliğini nasıl çekilir hale getirebileceğinizi anlatıyor.
Kendimizle ilgili göz ardı ettiğimiz o kadar kambur varki, sadece kendimize söylemeye cesaret edemiyoruz.
Kitap Gülse Birselin otobiyografisi ile başlıyor, ülke siyasetinin durumu ile devam ediyor ve ufak gelişim tavsiyelerinin olduğu bir bölümle ise sona eriyor. Son kısımda ise küçüklük idolü Gazanfer Özcan için bir bölüm eklemiş ki bence kitabın en güzel kısmı buydu.
Kitabı çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim zira Hürriyetteki köşe yazılarını okumadan kitabı okudum ama gözlem ve sorgulama yeteneği olan hemen her insanın gördüğü noktaları nüktedan bir dille anlatmış, bir yerden sonra biraz sıkıldığımı söylemeliyim. Köşe yazılarına aşina olanlar için ise yeni pek bir şey olmayabilir.
Yine de Gülse hanımı ve kendisinin komedyenliğini başarılı bulurum ve vakit ayırdığıma pişman değilim.
Kitap, farklı konularda bir çok masaldan oluşuyor, aslında fikir olarak güzel düşünülmüş ancak benim beklentilerimin altında kaldı çünkü masallar genelde duyduğum, bildiğim masallardı, biraz daha olay örgüleri sınıflandırılıp daha özgün ve detaylı hikayeler şeklinde olsa bence daha iyi olurdu yani biraz daha "İnsan Ne ile Yaşar" formatı olsa benim ilgimi daha çok çekerdi.
Yine de şans verilebilir zaten oturup okumaktan ziyade ara ara bakılacak bir kitap.
Özellikle yazıldığı dönemi de düşünürsek kesinlikle muazzam bir eser. Karakter tanımlamaları, olay örgüsü ve bağlantılar ustaca anlatılmış. 1550 sayfalık kitabı yaklaşık 15 günde bitirdim yoğunluğa rağmen ve okurken tıkandığım anlar çok nadir oldu. Kitabın tek kötü yanı son kısmının tatmin edici olmaması ki tatmin edici bir son da böyle bir hikayeden aslında beklenemezdi.
Ezel dizisi ile temel süreçler açısından benziyor yani dizi senaristlerinin bu romanı temel alarak kurguladıkları çok belli ve okurken yer yer olayları diziyle bağdaştırdım.
Dönemini de düşünürsek gerçekten çok değerli ve okuması keyifli bir eser, İş Bankası yayınlarının çevirisi de çok iyidi zaten bu kitabı okuyacaksanız bu çeviriden okumsk en iyisi, 100 sayfalık versiyonunu okuyup "bu ne saçmalık"da diyebilirsiniz.
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,9bin okunma
Kitap, ilk öykü kitabın adını veren olmak üzere 6 öyküden oluşuyor, bu 6 öykü kendi içlerinde de birbirlerini etkiliyor, aynı karakterler var bazılarında.
Kitapta genel olarak hayatla ilgili basit kurallardan bahsedilerek dersler verilmeye çalışılsa da asıl meselenin bu basit olarak nitelendirdiklerimizi yapmak olduğunu görüyoruz. Kişisel hırslarımızın ve doyumsuzluğumuzun bizi mutsuzluğa ve hiçliğe sürüklediği, her şeye güzel bakmanın her şeyi güzelleştirdiğini anlıyoruz.
Kitaptaki hikayeler çok naif, insanların düşünceleri de öyle, şimdi dünyada gelinen noktaya bakıyorum da, her şey çok samimiyetsiz, bir yalanın içinde yaşıyoruz.
İlber hoca bu kitapta her yaş kesimine önerilerde bulunmuş, kitap söyleşi tarzında geçiyor. Bir şehir nasıl gezilir, edebiyat dünyasında neler okunmalıdır, dil ne zaman ve nasıl öğrenilir gibi konularda öğretiler var.
Her ne kadar içerik açısından dolu dolu olsa da ben beklediğimi bulamadım çünkü kitap ciddi şekilde azınlığa hitap ediyor. Hocanın söylediklerini yapabilmek çoğu kişi için zor dolayısıyla da öneriler halka inememiş. Gel gelelim biz bu kitaptakileri yapmaya uygun şekilde yetiştirilmiyoruz bile dolayısıyla yapmayı denemek ve uygulayabilmek ziyadesiyle zor.
Sonuç olarak dediğim gibi çok önemli bilgiler verse de uygulanabilirlik zayıf olduğu için bence eksikleri var daha farklı daha fazla tabana inebilen öneriler beklerdim.
Fi,Çi serisinin devam kitabı. Bildiğim kadarıyla bu kitap başta 300 sayfa civarında yazılacakken, yayınevi değişikliği ile beraber, yayınevi patronu yazardan kitabın daha geniş içerikli olmasını talep ediyor ve bu da kitabın 1 yıl civarında geç çıkmasına sebep oluyordu.
Dolayısıyla diğer kitapları erken okuduğum için onlarla bu kitabı okumam arasında bayağı bir süre geçmişti, belki zamanın bendeki değişim etkisi belki de kitabın uzamasından dolayı beklediğim etkiyi alamamıştım. Özellikle son kısımdan beklentim daha fazlaydı.
Onun dışında ülkedeki bir çok önemli insanın kurgusal olarak psikolojik analizlerinin yapılması, kötülük yapanların eninde sonunda yaptıkları kötülüklerde boğulmaları ve yüreği iyi olan karakterlerin er ya da geç yollarının geleceğe yönelik bir ortamda kesişmesi kitabın güzel yanlarıydı.
Bir de kitap içerisinde o dönem henüz çıkmamış olan "Aeden"in gelecekte okunduğu andan bir referans verilmesi ise orijinal bir detaydı.
Karakter romanlarını sevdiğim için genel olarak seri hakkında olumlu düşünüyorum, çünkü her karakterin çok farklı iç dünyaları ve bunun getirisiyle de olaylara çok farklı tepkileri var, illaki kendinizden izler bulabiliyorsunuz.
Serinin açık ara en iyi kitabı. Kurguyla olsa da gezi eleştirisi yapması, bir çok toplumsal soruna değinmesi ve insan doğasına yönelik analizleriyle çok beğenmiştim.
Kitabı okuyalı yaklaşık 4-5 yıl oldu, yeni çıktığı dönemlerden biraz sonra okumuştum, ne Azra Kohen ne de bu seri popüler değildi.
Kitabın eleştirilecek çok yanı var, öncelikle dil'inin çok iyi olduğunu söyleyemeyiz keza cinselliğin çok baskın olması insanı sıkabilir ki eleştirilecek yönlerine baktığınızda aslında temel sorunun kitabın 600 sayfa olduğunu göreceksiniz, satır aralarında çok güzel mesajlar var, çok iyi tespitler var. Ülkenin içinde bulunduğu durumu analiz etme, yorumlama ve genel toplum yapısına yönelik eleştiriler var. O dönem yazarla da kitap üzerine bayağı konuşmuştum ve düşüncelerini samimi bulmuştum hatta "dizi çekilmesine izin vermeyin bence." dediğimde en fazla bir internet platformunda olursa ve kitap amacı dışına çıkmazsa izin vereceğini söylemişti nitekim öyle de oldu.
Sonrasında özellikle dizi çekildikten sonra ve yazar devamına izin vermeyince kitaplara da bir tepki başladı tabii diziyi sevenlerin kitaplara akın ettiği bir dönem de oldu.
Toparlamak gerekirse yerden yere vurulacak bir kitap değil ancak anlatılanlar için bence çok uzun bir kitaptı. Örneğin bu serinin en iyi kitabı açık ara Çi'dir, 300 sayfa civarı olmasıyla da dolu doluydu.
Şahane 1 kitap. Olay örgüsü, karakterler ve hikayenin geçtiği mekanlar mükemmel tasvir ediliyor Anar kitaplarında. Karakterlerin 4 kelimeli isim kombinasyonları ve bir çok yerde kelime anlamı için sözlüğe başvurmak gerekse de okuması çok keyifliydi. Tek eksisi -ki bu genel olarak İhsan Oktay Anar kitaplarında görülen bir durum bence- hikayenin sonu beklentinin altında oluyor hep.
Onun dışında böyle kaliteli işler yapan yerli bir yazara sahip olduğumuz için şanslıyız.
Banu Avar zamanında Avrasya TV'deki "Dünya Düzeni" programının içeriklerini bu kitaba taşımış. Kitap genel hatlarıyla önemli konulara değiniyor olsa da konuların detaylandırılmasından ziyade konular hakkında kısa bilgiler verip araştırma amacı güdüyor dolayısıyla konular ilginizi çektiği taktirde, belki ilgili içerikleri izleyerek ya da ilgili konulardaki kitapları okuyarak dünya siyasetindeki gizli amaçlar hakkında daha bilgili ve sorgulayıcı olmaya teşvik ediyor.
Bence bu konulardaki Türkçe kitap eksiği çok açık dolayısıyla bu konulardaki araştırmalarnı detaylandırıp kitaplaştırsa daha iyi olurdu yine de hızlıca okunabilecek ve bu konularda temel seviyede bilgi sahibi olunmasını sağlayabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitabı okurken sanırım defalarca kahkaha atarak güldüm. Bazı kişilerin bu işe yeteneği var gerçekten, günlük hayattaki absürtlükleri öyle güzel ifade ediyorlarki insan okuyunca hem kendinden bir şeyler buluyor hem de işin absürdlüğüne gülüyor.
Selçuk Aydemir'in lisedeli 4lü arkadaş grubuyla yaşadıklarını anlatıyor kitap, sürekli olarak düşüşler ve çıkışlar var bu da zaten hikayeyi doğal kılıyor. Edebi yönden müthiş bir eser değil tabiiki ama okuması keyifli.
Kitabı sadece Raskolnikov karakteri, onun buhran dolu yaşamı, cinayetler veya tefeci komşusu olarak değerlendirmemek gerek.
Bana göre bu eserin en önemli özelliği kitabı okurken Raskolnikov'un yaşadıklarını adeta hissediyorsunuz, yazar o kadar başarılı anlatmışki sanki okuyan değil, hikayeyi canlı olarak izleyen bir hayalet gibisiniz, hatta yeri geliyor karakterin hissettiklerini hissediyorsunuz.
Bunun dışında bu tür romanlarda, genellikle filmlerde karşımıza çıkmayan hisleri görürüz, insanın ne koşullarda ne duruma geldiğini, gelebileceğini tahayyül etmeyi öğreniriz, çünkü normal şartlarda karşılaşma ya da anlayabilme ihtimalimizin daha düşük olduğu süreçler yaşanır.
Üzerine sayfalarca yazılabilecek bir kitap.
Jim Al-Khalili'nin Paradoks kitabına benziyor biraz, güzel ve akıcı bir anlatımı var. Belirli bilimsel konularda hiç bilgisi olmayanların dahi anlayabileceği seviyede yazılmış; tavsiye ederim.
Yazar bu kitapta özellikle kendi hayatı için kullandığı temel fikirlerin ve temel konuların üzerinde durmuş ve nispeten akıcı bir dilde anlatmış. Kitabı okurken yazarın hayatı boyunca yaşadığı bazı ikilemleri siz de hissediyor ve yaşıyorsunuz, bu açıdan hep yapmak istediğim bir şeyi birilerinin yapıyor olmasını bilmek beni mutlu etti. Onun dışında belirli noktalarda kitabın sıkıcılaştığını ve yazarın kafasında büyük önem atfettiği bazı noktaların insanlar için o kadar da önemli olmadığını düşünüyorum. Mesela fraktal geometri ve kaos benim de yıllardır ilgimi çeken bir alan olsa da fraktal geometri konusunun detayına girmek ve ondaki etkileyiciliği anlamak kolay değil ancak yazarın en azından "maksimum anlaşılabilir" ölçüde bu konulardan bahsetmesi, kitabı okuyanlar için farkındalık oluşturacaktır, özellikle bilime ilgisi olan insanlara kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kitapta farklı bölümlerde, bir çok farklı bilimsel deney ve paradokstan bahsediliyor. Bilinen paradoksların dışında paralel evrenlere kadar geniş bir skalası var, bu konulara ilgisi olan kişilerin keyif alabileceği bir eser.
Tesla'nın hayat hikayesini genel hatlarıyla anlatan bir kitap. Bilindiği gibi Tesla, Edison'un yanında çalışmış ve sonrasında Edison'un DC akımını alternatif olarak AC akımı önermiş ve elektriğin taşınma maliyetlerini azaltmıştır, bunun yanında radyo frekanslarını bulmuş ve bilim dünyasına sayısız bir çok yenilik katmıştır, kitapta bu süreçler belirli sınırlarla anlatılıyor, Tesla'nın elektrikle nasıl dans ettiği ve neden kendisine "Şimşeklerin Efendisi" denildiğini de kitabı okuyunca daha iyi anlayabilirsiniz.
Tabii bu kadar başarılı olmasına rağmen bir çok icadı başkaları tarafından çalınmış ve hakkı yenmiş, hayatını çoğunlukla fakirlikle geçirmiştir, böyle büyük bir deha hakettiği desteği ancak öldükten sonra görmeye başlamıştır.
Kitabı bir kaç gün önce bitirdim ve sanırım 5-6 günlük bir sürede okudum. Daha önceden okuduğum bir kaç kitabın içeriğindeki konuların benzerleri işlense de özellikle ilk kısmı insanı çekiyor ve etkiliyor. Başarıya ulaşmak için doğuştan gelen yeteneklerin tek başına anlam ifade etmediği, doğru zamanda doğru yerde olmanın, doğru imkanlara sahip olmanın, doğru tercihleri yapmanın getirdiği sinerjiyle yeteneğin birleştiğini kitap güzel bir şekilde ortaya koymuş. Tabii çalışmanın hemen her konudan daha önemli olduğu fikri de desteklenmiş.
Kitabın bence olumsuz noktası ilerledikçe başlardaki heyecanı kaybediyorsunuz ve kitap sürekli olarak kendini tekrar etmeye başlıyor, aslında bu konuyu pekiştirme amaçlı da olabilir ama başlangıçtaki heyecan bittiğinde olmuyor yine de kısa sürede okunabilecek, keyifli ve farklı bir kitap.
Bir de kitap biraz geçmişte okuduğum "Sıçrama" isimli kitabı andırıyor. Bazı fikirlerin aynısı orada da geçiyordu.
Okuyalı bir süre oldu oldu, detayları net hatırlamıyorum ama tam anlamıyla bayıldığım bir kitap ve hikayeydi, günümüzde yok olmaya yüz tutmuş bir çok duyguyu kitabı okurken hissediyorsunuz, kesinlikle vakit ayırmaya değer, kitabı okuduktan sonra vakit ayırmaya değer olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Bir kürek mahkumunun anıları tüm detaylarıyla, sürükleyici bir biçimde anlatılmış, bu tarz kitapları sevenler oldukça keyif alacaktır. Sanırım 2 yıl önce Papillon isimli bir filmi de çekildi ancak araştırdığım kadarıyla film, kitap kadar iyi değil, dolayısıyla kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.
Mükemmel bir finans kitabı
Kitap 100 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hala para piyasaları hakkında çok önemli bilgiler veriyor, insan psikolojisi özellikle bu konuda değişmediği için, piyasa psikolojisi ve insanların baskı anlarındaki davranışları ile ilgili önemli bilgiler veriyor.
Finans dünyasında da en saygın olarak görülen kitaplardan birisi.
Okuduğum futbol hatta spor odaklı kitaplarda şu ana kadar gördüğüm en iyisi diyebilirim. Cruyff büyük bir futbolcu ve sporcuydu ve futbolculuk, teknik direktörlük ardından da yöneticilik yaptı dolayısıyla hangi görevde ne yapılması gerektiğini, neyin doğru neyin yanlış olacağını gözlemlemesi mümkün olmuş.
Şu anki Ajax takımı da bir nevi onun eseri. Kitaptaki en çok dikkatimi çeken nokta, anlatılanlar ve doğru olanların hemen hiç birinin ülkemizde uygulanmıyor oluşuydu, bu yüzden başarının gelmemesi de normal oluyor.
Kitap genel hatlarıyla "avatar" filminden ufak esintiler sunuyor ve ilk 130 sayfalık bölümü biraz sıkıcı gelebilir lakin sonrasında merak uyandırıyor ve sonraki 400 küsür sayfayı bir çırpıda bitiroyorsunuz. Yine de son bölüm bana göre biraz yetersiz kalmış, olaylar biraz havada kalıyor daha doğrusu.
Onun dışında belli mesajların sürekli tekrarı bazen sıkabiliyor, muhtemelen yazar içselleştirmek istiyor bazı noktaları. Dil de doğal olarak edebi açıdan biraz zayıf, kitabı okumadan önce yazar hakkında fikir edinip öyle okumanızı tavsiye ederim aksi taktirde kimisi çok kolay sıkılabilir.
