Mukherjee (2018), 20. Yüzyila seklini veren üç büyük bilimsel fikir olan atom, bayt ve gen için şöyle der: "üçü de hayatlarina muglak bilimsel kavramlar olarak baslams, sonra büyüyerek çesitli bilim kollarini ellerine geçirmis, bu arada kültürü, toplumu, politikayı ve dili dönüstürmüslerdir. Fakat bu üç fikir arasindaki en temel paralellik kavramsaldir: Her biri daha büyük bir bütünün temel yapitasidir. Atom maddenin, bayt (veya bit) sayisal bilginin, gen ise kalıtsal veya biyolojik bilgin yapitasidir.
Malumat sahibi, derin, muğlak bir kimseye rast gelmek mümkün değildi. Müthiş surette yalnız kaldığımı hissettim. Ah!.. Bilhassa bu kadar kalabalığın içinde yalnızlık ne acı oluyor...
Sevilen kişi öldüğünde, ondan farklı olmak konusunda tereddüt ederiz, artık sadece onu, kendi içimizde zaten taşıdığımız, ama başka bir şeyle karışmış olan ve bundan böyle diğerini dışlayarak benimseyeceği- miz varlığı takdir ederiz. ölümün anlamsız olmadığını, ölenlerin üzerimizde hâlâ etkisi olduğunu ancak bu bağlamda söyleyebiliriz (genellikle kastedilen muğlak, yanlış manada değil). üzerimizdeki etkisi yaşayanlarınkinden de fazladır, çünkü hakiki gerçeklik sadece zihin tarafından ortaya çıkarılabildiği, manevi bir işlemin nesnesi olduğu için, ancak düşünce yoluyla yeniden yaratmak zorunda olduğumuz, gündelik hayatın bizden gizlediği şeyleri gerçek anlamda bilebiliriz.