Bir gece Rabbimin huzurunda ağladım, sızladım: Ya Rabbi, niçin Müslümanlar sefalet içinde böyle hor hakir oldular?
Cenabı Haktan şu nidayı işittim:
Bilmiyor musun ki onların gönülleri var ama sevgileri yok!
Yarabbî! Şu cihanda ne güzel bir kaynaşma, bir hengâme var:
Herkesi ayrı bir kadehten sarhoş etmişsin. Bakışlar birbiriyle uyuşuyor ama gönlü gönle, canı cana yabancı yaratmışsın!
Sen ne biçim ummansın? Ovalar sakin!
Böyle deniz olur mu? Artmıyor, eksilmiyor!
Kabaran dalgalar yok, timsahlar kaynaşmıyor,
Böyle deniz olur mu? Bu denizin yarılmış göğsünden
Başı göğe eren bir dalga ol da ufuklara kanatlan!
Uyan derin uykudan.
Geçip giden nağmeler geri gelir mi, gelmez mi?
Hicaz semtinden tatlı bir rüzgar eser mi, esmez mi?
Bu fakirin devri sona erdi.
Bir daha bu aleme sırra vakıf insan gelir mi, gelmez mi?
Gönlümün aydınlığı, içimin yanışındandır. Gözümün cihanı görmesi, kanlı gözyaşı döktüğümdendir.
Aşka delilik diyen insan, hayatın sırrına daha da yabancı olsun!
Rahmetinden saç ne olur imanla küfrün üstüne!
Bir dolunaydır cemalin, örtü aç dur sen yine!
...
Putperestler mabedinde, bihaberken inledim;
Buldum artık böyle yol, girdim ya İslam emrine!