Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Batı devletleri birer birer Filistin devletini tanıyor, İsrail'le olan ticari ilişkilerini azaltıyor, İsrail'e silah satışını tamamen durduruyor (Amerika dahil şantajda bulundu), tüm büyük üniversitelerde protesto yürüyüşleri hız kesmeden devam ediyor. Bu başarı sivil toplumun başarısıdır, insanlığın adına merhamet denen içgüdüsünün galibiyetidir. İnsanın kötücül doğasına rağmen iyiliğin de bazen kazanabileceğine dair bir umuttur. Ekim'den itibaren batı medyasının yaptığı yalan haberler sosyal medyanın gücü sayesinde tutmadı. İlk aylarda Hamas saldırısı bahanesiyle manipüle edilseler de sonradan tüm İsrail gerçeği açığa çıktı hamdolsun. Kafasını kuma gömenler (İslamofobikler ve geçmişteki soykırımlarının utancıyla bir ömür İsrail'e biat etmek zorunda olan Almanlar) dışında herkes her şeyin farkında. İslam'la hiçbir ilişiği olmayan insanlar bile İsrail ürünlerini boykot ediyor, sanattan spora her yerde İsrail savunucularını cancel'lıyor. Her şey çok daha güzel olacak, İsrail'in geçmişten günümüze yaptığı zulümlerin cezasını tarihte soykırımcı olarak anılmak başta olmak üzere her şekilde ödeyecek. Yahudiler için artık çıkış yok. 1 eylülden sonra nasıl Müslümanlar yıllarca"Müslümanım ama terörü desteklemiyorum" defansında bulunmak zorunda kaldıysa Yahudiler de yıllarca "Yahudiyim ama valla billa siyonist değilim abi" açıklamasını yapmak zorunda kalacak.
İslam insanların yaşam emniyetini, mal-mülk edinme haklarını, düşünce ve akıl özgürlüklerini, nesil hürriyetlerini ve din özgürlüklerini korunması gereken en temel değerler olarak kabul etmiştir. Bu çerçevede Hz. Peygamberin, Medine de yürürlüğe koyduğu birlikte yaşama modelinde Müslümanlar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve dahi müşrikler bir “ümmet” olarak nitelenmiştir. Sonraki dönemlerde bu birlikte yaşama örneği tarihsel süreçte de sonraki uygarlıklar için farklı inanç ve kültür gruplarıyla bir arada yaşamanın referansı olmuştur. Enes TARIM
Reklam
Hak geldi ve Batılı zail etmek bize kaldı ÜMMET..
Birkaç gün önce çok ilginç bir haberle dehşete düştüm.. Belki sizde takip etmişsinizdir; İstanbul'da bir sitede çalışan görevli temizlik işçisi ve bahçıvan çocuklara saldıran 2 başıboş sokak köpeğini siteden dışarıya çıkarmış ve site sakinlerinden birinin şikayeti üzerine bahçıvan ve temizlik görevlisine tam 14.000 lira para cezası
Evrim yok bilim yalan, bilim insanları benden iyi mi bilecek (!)
Yazıya tarihte yaşanmış iki farklı olayı anlatarak başlayacağım. İlk olarak, kilisenin paratonere karşı çıktığını duymuşsunuzdur. Bilmeyenler için, eskiden kiliselerin çatısındaki haç metal olduğu için yıldırımı üstüne çekermiş, din adamları da bunu ilahi bir uyarı olarak yorumlamış. Daha sonra yıldırımın metale çekildiği ortaya çıkınca bu yorum
"İslâm medeniyetinin çocuklarının sözlüğünde asla "mülteci" kavramı yoktur, olmamalıdır. Bu bize ait bir kelime değildir. Yeryüzünü mescit olarak kabul etmiş Müslümanlar için sığınmacı, sığıntı olmak söz konusu değildir."
Muhammed Emin Yıldırım
Muhammed Emin Yıldırım
öfkeden gayrı hissedilebilecek hangi duygu kaldı?
Genel anlamı itibariyle Morisko tabiri, yıkılmış bir devlet ve darmadağın olmuş bir toplumdan “geriye kalan” Müslümanlar için kullanılıyordu. 1492’de Endülüs’ün yıkılışıyla başlayan bozgunculuk ve asimilasyon faaliyetlerine rağmen Müslümanların büyük çoğunluğu vatanını terk etmedi. Bundan dolayı İspanyollar tarafından Hıristiyan olmaya zorlandılar. Onlara başka seçenek bırakmıyorlardı. Hıristiyanlaştıkları zannedilse de gerçekler öyle değildi. Etkileri iki yüz yıla uzanan sürgün, işkence ve ölümleri göze alarak vatanında kalmaya çalışan Moriskolar dininden vazgeçmedi. Krallığın baskılarıyla Hıristiyanlaşmış gibi gözükseler de Müslüman kimliklerini hem amel hem de itikâdî açıdan sürdürmeyi başarmışlardı. Avrupa fikri, insanlığın Avrupalılar sayesinde ilerlediğini iddia eden bir ideolojidir. Bu iddia ile dünya tarihinin kritik dönüm noktalarındaki büyük değişimleri bütün insanlığa mâl ederek kendilerini merkeze almış oldular. Çeşitli çarpıtmalarla Endülüs, Amerika ve Afrika kıtasındaki yerlilere yapılan akıl almaz insanlık suçunu hafifletmeye çalıştılar. Esas olarak bütün bunlar, Avrupa’nın Müslüman devletler karşısındaki zayıflığının bir tezahürüdür. Yüzyıllar süren mağlubiyetlerin içlerinde biriktirdiği öfke, Amerika, Afrika, Endülüs, Hindistan ve daha pek çok coğrafyayı işgal ve talan etmelerine neden oldu. Bu işgallerde tercih ettikleri yöntemleri büyük bir öfkenin dışavurumundan başka nasıl izah edilebiliriz?
Reklam
FELÂKET GETİREN ZENGİNLİK!
Medine Müslümanlarından Sâlebe`nin mala, mülke karşı aşırı derece hırsı vardı. Zengin olmak istiyordu, hem de mutlaka zengin olmak! Hattâ benliğini saran bu şiddetli zengin olma arzusu, nihayet onu Resûlüllah`dan dua istemeye kadar sevketti. Bir gün huzur-ı Peygamberî`ye çıkarak: - Yâ Resûlâllah, Allah`a dua et de zengin olayım, dedi. Allah`ın
Ate? Bize ne?
Mesela biz Müslümanlar, yaşarız. Ateistlerin derdi tam olarak ne? O ölümden sonraki otluğu kabullenmiş. Tamam. Kendi iradesi. Bir Müslümanın, ahireti kabullenişi ve iradesi niye onların o küçük et parçasının içinde yer edinmiyor? Edinmiyor da olsun. Hadi tamam o da o da kabul. E bunu niye ağlayarak ve iftiralara, basit ve aptalca şeylerle
Şunu fark ettim ki müslümanlar olarak sürekli karşı tarafa kendimizi kanıtlama ihtiyacı duyuyoruz.Bunun temelinde belki de bizlere yapıştırılan terörist, yobaz vs. etiketi vardır bilemiyorum.Ancak sebep ne olursa olsun kendimizden mümin kimliğimizden dolayı birilerine bir şey açıklamak onlara bakın biz de sizin gibiyiz demek beni irrite ediyor.Bu aşağılık kompleksinden kurtulmadan ümmet coğrafyasını kurtulamayız.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.