‘Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak, onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.’
‘Belki de yalnızca onu elde etmek için değil, aynı zamanda onun yarattığı tehlikeleri de ortadan kaldırmak için çok ilkel ve basit bir duygu yeterliydi. Âşık olmak yetecekti. Ama bu denli basit bir şey kimsenin aklına ve yüreğine düşmüyordu.’
“Onun için taşıdığım anlamdan emin olamamak sonumu hızlandırıyor. Gelecek olan daha çabuk gelecek, biliyorum. Öte yandan bu belirsizlik, arızalı bir zihne bağlı, titrek bir elin yaptığı karalamalara benzeyen hayatımı eşsiz bir hale getiriyor.”
” Yüceltip durduğumuz, bizi bütün yaratıkların efendisi yaptığına inandığımız aklımızın, aslında azap çekmemiz için bize sunulduğunu söylemeye cüret edebilir miyiz? “