Ağlamak...
Gözlerden düşen acının sıvı hali
Bazen neşenin, bazen kederin akışkanlığı
Ağlamak...
Alkolün verdiği hüzünle boşalması şişelerin
Aşkı suçlamak yaşattıkları için.
Ölmüş ama hala ruhları yanında oturanların
Sırtının sıvazlanmasıdır ağlamak.
Ağlamak, tesellilerin çaresizliğidir!
İnsan sözleri dolduğunda ağlar ancak
Kelimelerin tezahüratının coşkusu bittiğinde
İsyanın doruğunda devrim yapar gözleri
Ağlamak özgürlüktür!
Mutluluktan ağlamak, kısa sürer
İçten ağlamak bir ömür dost olarak yaşar
Ağlamak, gözlerin küfrüdür
Sevdiği türküyü söylemek istemediği anda insanın.
"30 Ağustos 1922 Çarşamba
Saat 02:00
Afyon'daki Başkomutanlık karargâhında kimse uyumamaktadır. Gece yarısını geçerek karargâha gelen ordu raporları 1'inci Ordunun Yunanları durdurup çekilme yolunu güneyden ve batıdan kestiğini, 2'nci Ordunun ise kuzeyden gelerek çemberi kapattığını göstermektedir. Harekât Şube Müdürü Yüzbaşı Tevfik (Bıyıklıoğlu) ile kurmay başkanı Miralay Asım (Gündüz) Bey göz göze gelirler, ikisi de mutluluktan ağlamak üzeredir. Gelen müjde bekletmeye gelmeyecek kadar önemlidir: Heyecanla Başkomutanın yanına koşarlar." Birkaç dakika sonra Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar harita başında, ellerinde kalemle Yunan ordusunun
kaderini tayin etmektedirler. Doğacak gün bir millete bağımsızlık, bir diğerine yıllarca sürecek çöküş getirecektir..."