Hiçbir insan kültürü dil ve müzikten yoksun değildir. Müzik, bizi içine alır ve bütün duyumsayışımızı etkiler. Dolayısıyla, aynı müzik çok sayıda insan tarafından bir kez dinlendiğinde, kaçınılmaz sonuç duygu-durum geçişliliği olacaktır. Dinleyicilerin tamamı kendinden geçecek, melankolik, düşünceli bir duygu hâline girecek ya da diğer
Sayfa 104 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Abbas'ın yönetmen koltuğunda seyirci vardır hep
Daha yakın zamana ait başarılı filmler arasında Abbas Kiaostami'nin Through the Olive Trees (1994) filmi şimdiden başyapıt unvanını kazanmış durumdadır. .... Kiarostami filmin sonunu tamamen açık bırakır. Uzaktan baktığımız için yalnızca bir noktada delikanlının döndüğünü ve geriye doğru yürümeye başladığını görürüz. Bir şey mi oldu? Cesaret buldu mu? Yoksa bu faydasız yalvarmadan ya da kızın saldırgan kayıtsızlığından yorulduğu için mi geri döndü? En azından müzik başka bir ruh haline kayar: Daha canlı ve umutlu hale gelmiştir. Tam olarak neler yaşandığını bilmesek de onların kaderlerini önemseriz. Delikanlının kederi aracılığıyla aş­kın anlamını tüm ıstırabı, neşesi ve belirsiz sonuçlarıyla birlikte deneyimleriz. Geleceğe ilişkin soluk bir ima vardır: Henüz hiçbir şey bitmedi. Ama buraya ulaşabilmek için bir tür sabır ve yalnızca büyük müzik çalışmalarının iyi işlenmiş ritenutosuyla ilişkilendirilebilecek çok duyarlı bir duraksama / oyalanma zorunluydu. Burada tüm yapıtın duygusal içeriği ve özü, bilinçli olarak esirgenmiş bir sonucun geriliminde, askıya alınmış zamanın anlannda özetlenir.
Reklam
"Müzik çok güçlüdür genç arkadaşlarım. Bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler."
Sayfa 87 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
Reklam
MÜZİK;Kürdün ruhu ,ruh hali, tarih ve kimliğinin dili, geçmişinin mükemmel anlatıcısı ve geleceğinin umududur.
İnsanların içine doğdukları uyuşuk, derin düzeni eşelemek iyi değildir. Bazen bir kaza, beklenmedik bir yön değişikliği, alışılmadık bir ilişki yaşanır ve insan uyanıp etrafına bakar. Sonra da bir daha yolunu bulamaz. Ne istediğini, ihtiyaçlarını nasıl zapt edeceğini ve gerçekten özlemini çektiği şeyin ne olduğunu bilemez. Eşelenmiş hayal gücünün ufuk çizgisini bir daha belirleyemez ve tepeden bir gözle bakamaz. Birdenbire hiçbir şey iyi gelmemeye başlar. Oysa daha dün bir tablet çikolata, renkli bir kurdele ya da buna benzer basit bir şey, sağlığının yerinde olması ya da güneş ışığı ona mutluluk veriyordu. Çatlak bir bardaktan temiz su içip o suyun soğuk olmasına ve susuzluğunu gidermesine seviniyordu. Akşamları, oturduğu apartmanın koridorundaki tırabzanın kenarında durup karanlığa kulak kabartıyor, bir yerlerden müzik sesi gelince neredeyse mutlu oluyordu. Bir çiçeğe bakıyor ve kendini tutamayıp gülümsüyordu. Dünya harikulade tatminler yaratır. Fakat sonra bir kaza olur ve ruh, huzurunu kaybeder.
"Müzik çok güçlüdür genç arkadaşlarım," dedi. "Bizi anılarımıza götürür. Ruh halimizi etkiler ve karşılaştığımız problemlere karşı alacağımız tavrı belirler."
Canlılar içinde en tutkulu olan ve en çok arayanın insanoğlu olduğu şüphe götürmez. Bu tutkunun kaynağı, anneyle bebeklik zamanlarımızı tekrar keşfetmeye çalışan yorulmak bilmez arzudan başka bir şey değildir. Arzumuz, ruh hâlimize, yeteneğimize göre herhangi bir biçim alabilir; şiir yazar, müzik dinler, katedraller inşa eder ve öteki gezegenlere uçarız. Her keşfin, her arayışın altında insani arzunun tatmin olmazlığı vardır. İnsani arzu, babanın araya girdiği, toplumsallaştığımız, dili öğrendiğimiz çocukluk yıllarından beri, yitik zamanların peşindedir. Annemizle yaşadığımız cennet günlerini arar dururuz. Başkalarının bizi annemiz kadar sevdiğinden emin olmak isteriz, Ama ne cenneti bulabiliriz ne de sevildiğimizden emin olabiliriz. Aşk, bize cenneti ve emniyeti ararken çıkar gelir. Daha doğrusu biz annemizle yaşadığımız günlerin, yitik zamanların peşindeyken aslında aşka doğru gidiyoruzdur. Yolcu yolunu aradığını hatta bulduğunu sanır ama yolcusunu bulan yoldur.
Sayfa 187Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.