— Ben dedi çok günahkarım. Bu halimle ne hakla, ne yüzle padişahın kapısına varayım.
Hüdhüd,
— Ey akılsız, ey gafil dedi. Ondan ümit kesersen sonun felakettir.
Bakın, yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakmam. Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap verirdim ben de.
Ama ne yapayım, ben insanın yalnız bunun için yaşamadığı, ömrünü hep sarayda geçirmesi gerektiği kanaatindeyim. İstediğim, emelim budur. Bu isteği, emelim değişmedikçe içimden koparamazsınız. Pekala, isteğimi değiştirin, gözümü başka bir şeyle kamaştırın, başka bir ideal gösterin bana; fakat o zamana kadar benden kümesi saray olarak görmemi istemeyin. Varsın billur saray sadece uydurma olsun, tabiat kanunlarına göre aslı olmayan bu hayali, ahmaklığımdan, neslimize has bazı köhne, akıl dışı adetlere uyarak ben uydurmuş olayım. Billur sarayın gerçekte olmamasından bana ne? Arzularım da varsa, daha doğrusu arzularım yaşadıkça o da var olacaksa, gerçekliği neden umrumda olsun?