Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fix motivasyon reçetesi:)
* "Eğer başarabilirsek ne âlâ başaramazsak da ne önemi var ." *
ne tamım ne eksik, ne varım ne yok bir şeyler var ama çok şeyler yok bir bilmecenin içerisindeyim, çözebilirsem ne âlâ..
Reklam
Ne bir ses, ne bir nefes, ne hışırtı, hiçbir şey duyulmazdı yalnızlığın suskunluğu içindeki bu gerilimli evrende.
Atasözü der ki: olmadıysa olmadı, ne yapalım! Ama olduysa, ne alâ!
Sayfa 93
“Memedinin ala gözün karıncalar oydumola Atım kalmadı bucakta Oğlum kalmadı ocakta Ne yatarsın Memed oğlum kuşluktayın şu sıcakta.”
Eskiye dalıyor gözüm Önümdesin sanki, Gülümsüyorsun, Anılara bakıyor, Gözlerini hatırlıyorum. Kahveni, toprağını Mazi kalbimde bir yara Ne kadar eski, ne kadar âlâ
Reklam
510 numaralı üçüncü mevki vagon. Birinci bölme. Konuşuyor jandarmalarla mahkûmlar. Mahkûm Melahat sordu jandarma Haydar'a: « Çocukları sever misin?» « Sevilmez mi. Allahtan büyük ne var, demişler çocuk var, demiş. Öyle ya çocuk Allah korkusunu bilebilir mi? Bilemez. Kim kimden korkmazsa, o ondan büyüktür. Senin çocuğun var mı abla?» « Var. Annemin yanında bıraktım. Üç yaşına yeni bastı. Gelecek yıl getireceğim.» « Mahpushaneye mi?» « Evet» « Olur. Çocuk için hepsi bir. Bir çocuk için, bir de kediler için, ha mapushane ha cenneti âlâ...
Sayfa 90 - Cem yayınevi II
" O eski cemiyet ne çok ahlaklı ve ahlaksız ; o ülke ne cehennem ne de cennet-i ala idi. Onlar bizim dedelerimiz ve özgün bir medeniyet ve yaşayışın bireyleriydi, o ülke ise renkli bir imparatorluktu. "
Sayfa 230 - Timaş Yayınları, 2. Baskı, Haziran 2011, İstanbulKitabı okudu
Zindanlara Protesto!
Utançla doğrulacak topraktan filizler, büyüdükçe tükürülecek etimize, kemiğimize. Anlayamayacağız; ey, bu toprakta büyüyenler! Sizleri eken bizlerdik, ne oldu da bizi beğenmezsiniz! Bastıracağız tüm öfke ve kinimizle, kendi kanımıza, kendi toprağımızda büyüyenlere. Ve düşüneceğiz kıt akıllarımızla, direneceğiz silahlar ve bombalarla;
Reklam
İnsan ilişkisini kaybettiğimiz için daha fazla mutsuzuz. Belki daha güzel evlerde oturuyoruz ama komşularımızı tanımıyoruz. Daha büyük şehirlerde yaşıyo­ruz ama dostlarımıza ulaşamıyoruz. Arabalarımıza binip daha uzaklara gidebiliyoruz ama bayramlarda sevdiklerimi­zi ziyaret etmiyoruz da tatil yörelerine kaçıyoruz. Yalnızlık mutsuzluğu getiriyor. Sufilerin söylediği gibi "şimdi ve bu­rada, anın çocuğu olmak" çok önemli. Ne geleceğe ertelemek ne de geçmişe sığınmak, burada ve şimdi dolu dolu yaşamak. Bunu yapabilirsek ne ala.
"Ne büyük felaketti gönlün hiç yaşlanmaması!Çünkü, gönül yaşlanmayınca, düşleri, düşünceleri de değişmiyordu.Ve insan ancak rüyada, düşüncelerle hür ve ölümsüzdü.Düşleriyle o, gökyüzüne çıkıyor, denizlerin dibine inebiliyordu.İnsanın yüceliği, ölünceye kadar hayatla ilgili düşünüp düşlemesindedir."
Sayfa 36 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Yatağım, semaver vesaire odamda. Oh, ne âlâ! Bir akşam da yalnız kalıp kendimi dinleyeyim. Fakat hatıralar insanı yalnız bırakır mı?
Zexm vekiriye çavên xwe stêrka gelawêj Di rojên gewrindera serê bajarê silêmaniyê Tofên jiyana şehîdan dixûyê li her derê Xak tepisi ye bi hestên dilên serhildêr Nêz bûye qulincên roja nû di Berbanga vejîna gelê min de Govend e semawend e her çar pariyê warê min Êdi dem hatiye Diqelişe xaq mîna volqanekî bêsebir, bihêz û germ Şîn dibe evînek li
Olayların arka planını görmezden gelerek yaşadığınız bir hâdisenin, sizin cinsinizden biri tarafından başınıza geldiği- ni düşünürseniz onu kabullenmekte zorlanırsınız. Fakat sizin üzerinizde olan ve sizi var eden, size "varlık" bahşeden bir yüce kudretin Allahu zü'l Celal'in varlığını kabul ettiğiniz ve Ona teslim olduğunuz zaman tecelliyatla imtihan ediliyorsunuz. Başınıza gelene bu nazarla bakıp, her hâdiseden bir ibret alacaksınız. Modern insanın çıkmazı işte burada başlıyor. Modern insan bu çıkmazda hayatını idame ettiriyor. İnsana çok büyük yetenekler bahşedilmiş; ama bu yetenekler başına gelen imtihanlarla baş etmesine yetmiyor. Eskiden evlerin, tekkelerin duvarlarına, "Ah Teslimiyet" yazilı levhalar asılırdi. Bu teslimiyet, sizi var eden ve sizi kuşatan bir varlığa teslimiyettir. Allahu zü'l Celal, yeryüzüne elçilerini göndermiş. Bu elçi- lerin bir de vârisleri var. Büyük zevat-l kiram var. Bu şekilde ala meratibihim bir teslimiyet zinciri var. Eski diplomalara ve icazetnamelere şu yazılırdi: "El ele, el Hakk'a." En nihayetinde siz Hak'tan gelen şerbeti içiyorsunuz. Kaynak insan değildir. Allah'tır. insan sadece nakleder. Yunus Emre ne diyor: Hak'tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah Şu tevhid denizini geçtik elhamdülillah. Yunus Emre'ye Hak'tan bir haber geliyor, o habere, "Âmen- na" diyor. Sonra o haberin mûcib-i muktezasınca amel ediyor ve tevhid denizini geçiyor. Yoksa sadece "âmenna" demekle geçilmiyor o deniz. işte o an bir sükûn bir sekinet hâli iniyor ruha. İnsanın iç dünyası ferahlıyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.