Hürriyet
"Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede görmeye mecbur kalmak az azap mıdır? Bahçede insanın ayakucuna inerek ekmek kırıntılarını toplayan ve aynı hürriyetsiz topraklarda sağa sola adım atan bir kuşun bir kanat vuruşuyla bu duvarları aşarak serbestliklerle kucaklaşmaya gittiğini görmektense, nefes almaktan başka hürriyeti hatırlatacak hiçbir şey bulunmayan bir yerde kapanmak daha iyi değil midir?"
...oda onu bir tür nostaljiye, eski zamanların anısına sürüklemişti. Böyle bir odada, çaydanlık kaynayadursun, şöminenin karşısındaki kanepede ayarlarını uzatıp oturmak, hiçte yabancısı olmadığı bir şey gibi gelmişti: bir başına, tümüyle güvende, ne bir gözetleyen ne buyurgan bir duyuru, çaydanlığın fokurtusu ve saatin dostça tiktakları dışında ne bir ses ne bir nefes.
Sayfa 110 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sidney'e vardıklarında hava kararmıştı ama televizyon kulesi şehrin ortasında koca bir ampul gibi yanarak onlara yolu gösteriyordu. Andrew, Opera Evi'nin çok uzağında olmaya Circular İskelesi'ne sürdü ve arabayı durdurdu. Bir yarasa farların önünde son süratle fırıl fırıl dönüyordu. Andrew bir sigara yaktı ve Harry'ye arabadan inmemesini işaret
biryudumkitap.com dan kopyalanmıştır.
Her şey ondan ibaret, anlıyor musun, korkudan! Dinmeyen korku hissi! Nefes aldığın havada onu solumak, her rüzgar esintisinde onu koklamak, ne zaman değişik bir ses duysan onu bulmaya çalışmak...
Sayfa 91 - Tutku Yayınevi/ Arsen LüpenKitabı okudu
Herkes hiç durmadan, hiç ara vermeden konuşuyor. Sanki bir tek ben, bu bitimsiz kalabalığın ortasında, bu kıyamet kargaşasının içinde bir tek ben, susmuş bir köşede oturuyorum. Konuşmaya cesaretim yok! Çünkü sizin çılgın kelimeleriniz hayatın her yanını kaplıyor. Evleri, sokakları, caddeleri, şehirleri... Benim ürkek kelimelerimi koyabileceğim tek
Bir Firar
İki candarma İdris'i aralarına almış götürüyorlardı. İdris ayaklarına basamayacak haldeydi. Candarmalar çok dövmüşlerdi, fakat seke seke yürümeye çalışıyordu. Bayram namazında İmamköy Camii'ni bastığını ve orada namaz kılanları soyduğunu en nihayet itiraf etmişti. Halbuki böyle bir şeyden haberi bile yoktu... Ne çare?.. Dayak
Reklam
839 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.