Verimli bir bilgi
Her tatilde, yani yıl­da üç kez ormanda veya deniz kenarında çok hoş olabilecek bir tür inziva içinde faydalı derin düşünmeleri baştan sona yeniden ele almakta yarar vardır. Bu tür "inziva"lar sonsuz derecede yararlıdır. İradeyi yeniden çelikleştirir, öğrenciyi bi­linçli bir şahsiyet haline getirirler. Ama ders yılı boyunca da faaliyetlerin aralarında birçok kez kendisi hakkında düşü­necek anları bulmak gerekir. Akşam uykuya dalarken veya gece uykudan uyanınca veya dinlenme anlarında, bilincin bayağı uğraşlar tarafından istila edilmesine izin verileceği­ne, alınmış iyi kararları yinelemekten ve uğraşlar veya boş zamanlar hakkında kararlar almaktan kolay ne olabilir? Sa­bah uyanıldığında, giyinirken, işe gidilirken, "iyi arzuları ye­niden yeşertmekten" ve gün için eylem planını belirlemekten daha faydalı ne olabilir? Bu düşünme alışkanlıkları çok hızlı edinilebilir. Zaten bunlar verdikleri iyi sonuçlar bakımından o kadar verimlidir ki gençlere bu alışkanlığı bir ihtıyaç hali­ne getirmelerini ne denli öğütlesek azdır .
" Aşk hakkında ahkam kesecek değildim. Vaktiyle söylediklerim bile ters yollara sapmışken bugün ne desem boştu. Bildiğim tek şey Bahar'a bir anda aşık olmadığımdı. Görür görmez başlayan aşklar var mıdır bilmiyordum. Ama Bahar bir çocuğun kumbarasına atılan madeni paralar gibi günden güne içime doldu. En kıymetli hazinem haline geldi. Onu harcamaya kıyamazdım. Orada öylece dursun ve büyüsün isterdim. Ona sorarsanız, o hep birinin kendisini çok sevmesini isterdi. Çok, çok sevmesini... Ben onu her geçen gün artan bir aşkla seviyordum. Kelimelerin anlatabileceğinden daha çok, her şeyden ve herkesten çok. Hissediyor muydu hala? Çünkü ben kırmızı valiziyle kapıma gelip "Karalahana sarması yapmaya geldim," diyen kızı sevmekten bir an bile vazgeçmedim."
Sayfa 309 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Reklam
Okuduğumuz şiirlerden en az birini kendime tekrar etmediğim tek-bir-gün bile olmadı. Benim dengemi bozmayınız. Ali. İyidir beraber olmamız. Ali. Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak. Ali. Biliyorsun ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası. Ali. Hepimiz yaşadık, nedir ki zaman! Ali. Bir kurban gibi yeniden başlamak gerekiyor işte. Ali. Doğduğum çöller ardımdan gelecektir. Ali. Ne kadar rezil olursak o kadar iyi. Ali!
Gençlerle Başbaşa
- Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. - Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. - Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşman gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle
“Bana sahipler. Ne olabilirsem ikisi için o olacağım. Senin bütün parçalarını seviyorum, özellikle de sana anne diyen parçalarını. Umarım bir gün, bir şeye ihtiyaç duyduklarında senin yerine bana gelirler çünkü ben burada olacağım.”
Sayfa 304 - Elijah
Beşinci Mektup Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu.
Reklam
Artık bir çağrının insafına kalmamak, daha fazla acı çekmemek için ilişkimi kesme arzusu içindeydim ama yapar yapmaz bunun ne anlama geleceğini düşünüyordum: Hiçbir şey beklemeden geçireceğim bir dizi gün.
Sayfa 33 - Can YayınlarıKitabı okudu
-İçimdeki Kördüğüm- Şiiri (A.Kadir Üyümez)
Ruhumun derinliklerinde ulaşamadığım, Şuurumun ötesinde anlayamadığım Bir kördüğüm, bir karadelik var içimde: Bir türlü çözemediğim, dolduramadığım... Ne yaşama sevinci, ne de ölüm korkusu Ne zenginlik hevesi, ne de mal-mülk arzusu Ne ikbâl telâşı, ne de mevki-makam tutkusu Bir açlık var içimde; bir türlü doyuramadığım... Bazen, bir ceset gibi hissiz-ruhsuz yaşarım Bazen de volkan gibi dolar-taşar arzularım Kimi gün bulut olur, çöker başıma duygularım: Tufan olur, sel olur bir türlü durduramadığım... Ne mutlu bir yuvanın sadık, güzel dişisi, Ne şirin yavruların cıvıl cıvıl neşesi, Ne de sevda yelleri dağıttı başımdaki bu sisi: Lâbirente döndü hayatım, çıkışı bulamadığım... Yetiyormuş yaşadığını bilmek; sevse de, sevmese de Fark etmezmiş aslında; gelse de, gelmese de Meğer, vuslat önemli değilmiş sevginin özünde: Bir hayâl, bir rüya oldu artık uyanamadığım...
Sayfa 14 - Ay YayınlarıKitabı okuyor
- Gezgin, kimsin sen? Yoluna gittiğini görüyorum senin, horgörüsüz, sevgisiz, anlaşılmaz gözlerle; her türlü derinlik ten doymadan yeniden gün ışığına çıkmış bir iskandil gibi, ıslak ve hüzünlü - ne arıyordu ki aşağıda? - inlemeyen bir göğüsle, tiksintisini belli etmeyen dudaklarla, artık çok ya vaş uzanan bir elle: kimsin sen? ne yapmıştın? Dinlen burada: burası herkese misafirperverdir - topla kendini! Her kim olursan ol: şimdi ne hoşuna gidiyor? Kendini toplaman için ne iyi gelir sana? Söyle yalnızca: neyim varsa, sunarım sana! - "Toparlanmak için? Toparlanmak için? merak, A ne diyorsun sen öyle! Lütfen senden istediğim - -" Ne? Ne? Söyle haydi! - "Bir maske daha! İkinci bir maske!"....
Sayfa 220
Yaşam gerçek olmayan ne varsa sende, her gün sana onu gösterir. Gelen hep sensindir. Hep kendini getirir sana,”Kendine gel!”diye. Bütün o savunmaların, saklanmaların ne denli boş olduğunu sana yeniden, yeniden gösterir. Yine yakalanırsın, yine gelir kapına. Çünkü “soru”n hep aynı yerden gelir: Kendinden. Bu nedenle cevapları dışarda arayarak değil, kendini OKUYARAk çözebilir insan. Yaşam senin için aslında hep tek ve aynı soruyu yineler: “Var mısın?”
Reklam
Her geçen gün ne kadar değerli olduğumu fark ediyorum.
Fahri Abla
FAHRİYE ABLA Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar. Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
mö 2000: din ve yazı
çiftçiler ihtiyaç duyduklarından fazlasını üretebilmeye başlayınca diğer insanların da farklı zanaat ve mesleklerde uzmanlaşabilmesinin önü açıldı. ortaya çıkan ilk mesleklerden biri rahiplikti. ilk uygarlıklarda rahipler çoğunlukla kadındı; Tanrı da ... MÕ 25.000 yıllarından itibaren Güney Rusya bozkırlarından Avustralya'ya kadar dünyanın
"Evet, doğduğum gün bugün ama yaklaştığım yaşım önemli. Otuz iki mâsinecek bir yaş sayılmaz. Ne çok ne az. Yeni şeylere girişmek için geç, ölmek için erken. En lüzumsuz yaş yani, ara yaş. Ne yaşlı, yitik ne de dipdiri, taze. Ezik bir yaş. Büyüdüğünü ilk fark ettiğin ama henüz hiçbir şey yapmadığınla ilk yüzleştiğin... Gençlik için çok geç ama yaşlı bilge olamayacak kadar da genç. Yanıkların aradında çiğ, dirilerin yanında ölü... "
Sayfa 12 - Az KitapKitabı okuyor
Her daim pusuda bekliyor. Gün ışığında bile, güzel bir yaz gününde bile hissediliyor; duvar kağıtlarının üzerinde, perdelerde, ne yöne dönersen dön arkanda... Alacakaranlıkta koridora süzülüyor, geri dönmeye cüret etme diye seni takip ediyor.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.