Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne kötü değil mi? İnsanın sende boğulup, kendi içinde ölmesi..
Bu romanda herkesin gözleri lacivert. Hiç lacivert göz görmedim ama lacivert gözleri severim. Lacivert gözlerin derinliklerinde, bilinmeyen diyarlardan maceraperest seyyahların getirdiği anlamlar yatar. Bence tabii... Dışarıda cıvıltılı bir ilkyaz güneşi, tazelenen ve yeniden doğan dünyanın yeşillikleri üstüne, işveli bir salıntıyla sıcacık altın tozları serpiştiriyor. Ben, senin için ey kari, bir roman yazıyorum. Kapı çalınıyor. Kim geldi acaba? Kimi istersem, kimin ismini yazarsam o gelir. Yazmanın bu yararı var işte, küçük bir işaretle, canımın istediğini getiririm. İstersem fikrimi değiştiririm. Kim ne yapabilir? Hadi bakalım, kapının zili çalmadı, gelen giden yok. Tamam mı? Yoo, tamam değil, çünkü fikrimi yeniden değiştiriyorum, zil çalıyor ve Ali, yani kardeşim geliyor. Karşımdaki koltuğa oturuyor, bir yandan da önümdeki kağıtlarla daktilo makinesine şöyle bir göz atıyor. - Ne yapıyorsun? - Roman yazıyorum. Haksız yere azarlanmış bir çocuk gibi, bir an irkilerek anlamadan bakıyor yüzüme. - Niye? dört mevsim sonbahar/ahmet altan
Reklam
Friedrich Nietzsche : Sonunda şu soruyu soruyorum: Herhangi bir kadın, bir kez olsun, kadının kafasına derinliği, yüreğine adaleti bahşedebildi mi? Tümüyle ele alındığında, “kadın”ın kadınları hor gördüğü doğru değil mi? Sigmund Freud: Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?
Baharda kışı, kışın da baharı özler insan. Ne uzaksa onu özler.. Kavuşmak şart mı? Boş ver! Bazı şeyler yokken güzel....!Özdemir ASAF
Her şerrin hayrı içinde gizlidir, görmesini bilene. Tüm bayram tatilim öksürükler ve ilaçlar arasında geçse de bana yine de 2 güzel kitap ve okunmayı bekleyen seçtiğim harika kitaplar bıraktı. En dolu bayram mı oldun ne :) Ankara, hasta yatağından bildiriyor Pollyanna, sayamadığı hapşurukları eşliğinde.
halksız şehirler değil kris, şehirsiz halklar çok halklar, çok şehirsizler, çok moral bozucu son günlerde çok kelimesini çok kullanıyorum her yıl yeni modelleri çıkıyor melankolinin içimden bir ses gelmiyor, hayır bazen geliyor içimden bir ses, sesin dışarıdan geldiğini söylüyor -iki saray odası alana bir saray odası bedava o montu almam iyi
Reklam
Bilekleri kesmek filan hikaye sen hiç umudunu kestin mi köylü kızı Ben kestim Sanki kanaması durmak bilmeyen hayat damarlarından birini kesmişsin gibi Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor Daha kötü olan ne biliyor musun köylü kızı ölmüyorsun
S.E.S Der ki... Derdimiz ne bizim sadece yenilmemek mi yoksa kazanmak mı? Hayatta hiç yenilmeyenler aslında hiç savaşmamış olanlardır. En büyük zafer yenilgilerin altından kalkıp zirveye ulaşmaktır. Kelimelerinize güveniyorsanız cümlelerinizin yenemeyeceği bir düşünce olabilir mi? Tecrübe kapılarını açmanız için elinizde olabildiğince çok hata anahtarınız olmalı ancak hangi hata anahtarını hangi tecrübe kapısında kullanacağını bilmeyenler için başlamadan biten bir savaş geçer alt yazıdan... Ben S.E.S kapı gıcırtısına benzettiler diye keman sesinin güzel tınılarına uzak kalan ruhumu kopyalanmışçasına aynılaşan bedenlerin çaldığı tıngırtı gitarlarla besledim. Bilmediklerimin değil ama öğrenmediklerimin suçlusu bu yüzden benim. Kabul ediyorum ben de başarabilirdim aslında kendimce güzel dediklerimin peşinden yürüyebilseydim. Yapışsa da üzerime yılmayan yılgınlıklar yorgun bedenimin kazandıklarından sonra acıtmazdı hayalimi kırgınlıklar.... Derdin ne senin gece gündüzü yenmek mi yoksa günde iki defa alacakaranlıkta sevdanızı haykırmak mı? devamı gelecekte gelecek.... S.E.S
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.