Kader, sebeble müsebbebe bir taalluku var. Yani şu müsebbeb, şu sebeble vukû'a gelecek. Öyle ise, denilmesin ki: "Mâdem filân adamın ölmesi, filân vakitte mukadderdir. Cüz'-i ihtiyarıyla tüfek atan adamın ne kabahati var, atmasaydı yine ölecekti?" Suâl: Niçin denilmesin? Elcevab: Çünkü; kader, onun ölmesini onun tüfeğiyle ta'yin etmiştir. Eğer onun tüfek atmamasını farzetsen, o vakit kaderin adem-i taallukunu farzediyorsun. O vakit ölmesini ne ile hükmedeceksin! Ya Cebrî gibi; sebebe ayrı, müsebbebe ayrı birer kader tasavvur etsen veyâhut Mu'tezile gibi kaderi inkâr etsen, Ehl-i Sünnet ve Cemâat'i bırakıp fırka-i dâlleye girersin. Öyle ise, biz ehl-i hak deriz ki: "Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce mechûl." Cebrî der: "Atmasaydı yine ölecekti." Mu'tezile der "Atmasaydı ölmeyecekti." Sözler
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Kulları içinde ise Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek’ korkar." (Fatır: 28) Şeri ilimler; imanı kuvvetlendirmede en büyük vesiledir. Zira şeri ilimler vesilesiyle müslümanın Allah, isimleri, sıfatları, sınırları, farzları, haramları, Allah’ın sevdiği ve sevmediği meseleler hakkındaki bilgi
Reklam
Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız,pişmanlık duyun,elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir daha ki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin.
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAH'A AİTTİR! “İyi bilin ki yaratma da, emretme de yalnız O'nundur. Âlemlerin Rabbi Allah ne kadar yücedir!" (el-A'raf, 7/54) Bu âyette yaratma da, emretme de (hükmetme, yasama) bir ve tek olan âlemlerin Rabbi Allah'a has kılınmıştır. Bu sebeble hem yaratma hem de kevnî ve şerî emir (hüküm koyma ve yasama) O'na aittir.
Önsöz
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
- "Osmanlıca kelimeler, Türkçe değil, bu sebeble dilden atılmalı diyorlar. Öte yandan rağbet ettiğimiz, tapındığımız, secde ettiğimiz yeni medeniyetin Türkçe olmayan sözlerini alıyorsunuz. Bu, çelişki değil de ne? Mesele, çözüm bulmanın istenmemesinden doğuyor! Türkiye'de öğretim kurumları, yetişen neslin düşünmemesini sağlamak üzerine inşaa edilmiştir. Ezberciliğin önüne geçmek, düşünen insan yetiştirmekten bahsediyorlar. Ezber bozan akıllı nerede? Bulsak da onu taç diye başımıza geçirsek. Talep düşünen değil; düşünmeyen insan..."
Şule Yayınları
Reklam
İnsan bakıştır ve bunun içten içe farkındadır. Kendisi bakan değil de bakılan olduğunda, mesela görücü önüne, sahneye, mikrofona, kamera karşısına geçtiğinde tedirgin olur. O vakit sebebini pek net tayin edemediği bu tedirginliğin kaynağı, bakmanın yıkıcı, tahrib edici ve aynı zamanda inşa edici niteliğini tanımasıdır. Kendisine bakan beş, beşyüz, beşbin göz, onu tuğla tuğla sökmekte ve yeniden tuğla tuğla örmektedir. Bu sebeble "kendini göstermek" deriz; yani sahnedeki, mikrofondaki, ekrandaki "kendini göstermek" zorundadır, çünkü kendini gösteremezse bakılsa bile görülemezdir. Kendini göstermenin gerilimli performansını da icra ederken, o da kendini, bakanların gözüyle sökmekte ve örmektedir. O gözü ne oranda tanıyorsa ve onunla ne oranda barışıksa, kendini göstermekte de o oranda mahirdir.
201 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.